Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/2207 E. 2014/6940 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2207
KARAR NO : 2014/6940
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

MAHKEMESİ : Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/09/2012
NUMARASI : 2011/660-2012/529

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu H.. K..’nun alacaklılarından mal kaçırmak adına kayıtlı taşınmaz hissesini 13.3.2009 tarihinde dava dışı kardeşi R.. K.., onunda 11.11.2010 tarihinde davalı M.. Ü..’e sattığını belirterek tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı borçlu H.. K.. savunma yapmamıştır.
Davalı M.. Ü.. vekili, müvekkilinin iyiniyetli 4.kişi olduğunu, aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre, davacı tarafından aciz belgesi sunulmadığı, aynı takip dosyasında borçlu olan dava dışı borçluların mal varlığı bulunduğu, bu mal varlıklarına yönelik icra işlemi yapılmadığı, aciz belgesine ilişkin dava şartının yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda,dava konusu taşınmaz davalı borçlu tarafından 13.3.2009 tarihinde dava dışı R.. K.. onun tarafından da 11.11.2010 tarihinde davalı M.. Ü..’e satılmıştır. Bu durumda İİK 282.madde gereğince borçlu ile lehine tasarrufta bulunduğu kardeşi R.. K.. arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan dava dilekçesi ve duruşma gününün bildiren tebligatın bir örneğinin dava dışı 3.kişi R.. K.. tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, bildireceği delillerin toplanması ve dava konusu tasarrufların yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince iptale tabi olup olmadığının tesbiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan kurulan hüküm isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; mahkemece davacı tarafından aciz belgesi sunulmadığı, aynı takip dosyasında borçlu olan dava dışı borçluların mal varlığı bulunduğu, bu mal varlıklarına yönelik icra işlemi yapılmadığı, aciz belgesine ilişkin dava şartının yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Takip dosyasında davalı H.. K.. dışında başka borçlular ve bu borçlulara ait malvarlığı bulunmakta ise de eldeki dava, davalı borçlu H.. K..’nun yaptığı tasarrufun iptaline yönelik açıldığından davalı H.. K..’nun aciz hali bulunup bulunmadığının belirlenmesi gereklidir. İcra dosyasından davalı borçlu Hasan adına kayıtlı 45 SS 448 plakalı motorsiklet dışında başka bir malvarlığı bulunmadığı, anılan araç üzerinde de rehin ve davacıdan önce başka iki haciz daha bulunduğu anlaşıldığından davalı borçlunun evinde yapılan haczi kabil malı bulunmadığını belirleyen 16.2.2011 tarihli haciz tutanağının İİK 105.madde kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunun kabulü gerektiğinden mahkemenin bu yöndeki tespiti de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 5.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.