Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/2116 E. 2014/9935 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2116
KARAR NO : 2014/9935
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : Tokat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/10/2012
NUMARASI : 2012/215-2012/334

Taraflar arasındaki Tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davacıya ait aracın davalı B.. C.. idaresinde bulunduğu sırada karıştığı kaza nedeniyle zarar görenlere davacı tarafından 10.000 TL. ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin davalıdan tahsili için davalı hakkında yapılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının 4.6.2007 tarihinde 10.000 TL. ödeme yaptığı tarihten itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalı sürücü idaresinde bulunan aracın neden olduğu kaza sonucu yaralanan kişinin açtığı dava sonucu hükmedilen tazminatı ödediğini belirterek zarar sorumlusu davalı sürücüden tahsilini istemiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 109/3. maddesine göre motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre davacı zarar görenlere 4.6.2007 tarihinde ödeme yapmış, zarar sorumlusu müteselsil borçlu sürücü davalıya 6.6.2012 tarihinde dava açmıştır. Davalı vekiline dava dilekçesi 27.6.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından cevap süresi geçtikten sonra 13.7.2012 tarihinde verilen dilekçe ile dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesini istemiş ve zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davacı vekiline cevap dilekçesi 24.7.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili 25.7.2012 tarihinde verdiği dilekçesinde cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini, zamanaşımı def’inin yerinde olmadığını savunmuştur.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK.nun 128. maddesinde “Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre davalı süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği için davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların tamamını inkar etmiş olacaktır. Ancak davacı HMK 191 uyarınca dava dilekçesinde sunulan vakıalara karşı mukabil delillerini sunabilir, davacının iddiasının doğru olmadığını karşı delillerle ispat edebilir.
Ancak davalı, dava dilekçesinde bildirilen vakıaların doğru olmadığını ispat için karşı delil gösterirken yeni vakıalar ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur. Bu durumda HMK 141. maddesi uyarınca savunmayı genişletme yasağı ile karşılaşır. Bu da davacı tarafın açıkça muvafakatı veya ıslahla mümkündür.
Diğer taraftan HMK 176.maddesinde, “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” hükmü getirilmiştir.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin, karşı tarafın oluruna bağlı olmaksızın tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamadan sonra hemen belirtmek gerekir ki, bir davada cevap dilekçesinin verilmesi de bir usuli işlemdir. Davalı, cevap dilekçesinde ileri sürmediği bir savunmayı özellikle zamanaşımı defini cevap dilekçesini ıslah ederek ıslah edilmiş bu cevap dilekçesiyle ileri sürebilir. Ancak davalının bu nitelikte bir ıslah işlemini yapabilmesi, herşeyden evvel daha önce süresinde verilmiş bir cevap dilekçesinin varlığını gerektirir.
Somut olayda, davalı davaya yasal cevap süresi içinde cevap vermemiş, yasal cevap süresinden sonra verdiği dilekçede ileri sürülen zamanaşımı defi de davacının savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşmıştır. Bu durumda, davalı süresinde verilmeyen cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’ini ıslah yoluyla ileri süremez.
Mahkemece, davalının zamanaşımı defi reddedilip işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.