Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/19879 E. 2015/8787 K. 16.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19879
KARAR NO : 2015/8787
KARAR TARİHİ : 16.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 16.06.2015 Salı günü davacı ve davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkiline ait olup, davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan 07 EY 111 plakalı aracın dava dışı … İğrekgil’in sevk ve idaresinde iken 22/07/2004 tarihinde tek taraflı kazada hasara uğradığını, başvuruya rağmen davalı … şirketinin ödeme yapmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, trafik kazası tespit tutanağında sürücünün …. olduğu belirtilmiş ise de aracın otel güvenlik görevlisi Zafer isimli şahsın sevk ve idaresi sırasında kazanın meydana geldiğini, sigortalı aracın kiralık kullanıldığını, davacının doğru ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, sigortalı aracın bildirildiği şekilde dava dışı …’in değil dava dışı … isimli kişinin sevk ve idaresi sırasında hasarlandığı, dava dışı …’in davacıya hasara karşılık 13.000,00 Euro elden ödeme yapıp, ayrıca 22.000,00 Euro bedelli senet verdiği, ispat külfeti üzerine geçen davacının rizikonun gerçekleşme şekline dair doğru ihbar mükellefiyeti kasten yerine getirmediği, ayrıca sigorta ettirenin zarar verenden
uğradığı zararı karşılarken diğer yandan sigorta şirketine başvurarak tazminat almasının sebepsiz zenginleşme niteliği taşıyacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindedir.
Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması müsademesi devrilmesi düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1282. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.1.5. maddesi ve TTK’nın 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları)
Somut olayda, davacı kendisine ait ve davalı tarafından kasko sigortalı aracın dava dışı … İğrekgil’in sevk ve idaresi sırasında tek taraflı trafik kazası sonucu hasarlandığını ileri sürmüştür. Dava dışı … İğrekgil’in sigorta şirketine yazılı olarak verdiği beyanda ve mahkemece talimat yoluyla alınan beyanında “araç sürücüsünün otel görevlisi Zafer isimli şahıs olduğunu, ancak trafik kazası tespit tutanağına sürücü olarak kendi adını yazdırdığını” ifade etmiştir. Kaza tespit tutanağında da sürücü … olarak gösterilmiştir. Davalı … şirketi, davacı aracının sürücüsünün farklı bildirildiğini, davacının doğru ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğini savunmuş, mahkemece de gerekçelerden biri olarak “sürücünün farklı bir kişi olarak bildirildiği, rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetinin kasten yerine getirilmediği” belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı sigortalının rizikonun gerçekleşme şeklini kasten ve iyi niyet kurallarına aykırı şekilde bildirdiği sabit olmamıştır. Kazada sigorta şirketinin belirttiği gibi sürücünün kaza tespit tutanağında belirtilen kişi olmadığı anlaşılmış ise de bu durum tek başına sigorta teminatı dışında kalan haller kapsamında değildir.
Davalı … şirketi tarafından kazanın teminat dahilinde olmadığı ileri sürüldüğünden, olaydaki ispat külfeti mevcut durumun aksini iddia eden davalı … şirketi üzerinde bulunmaktadır. Davalı … şirketi bu iddialarını somut delillerle kanıtlamalıdır. Dosya kapsamı itibariyle, davalı … şirketi tarafından doğru ihbar mükellefiyetinin kasten yerine getirilmediği veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu teminat içinde imiş gibi ihbar edildiği, rizikonun teminat dışı olduğu hususları somut delillerle kanıtlanamamıştır. Dosya arasındaki deliller ve kaza tespit tutanağına göre davacı aracının hasarlandığı sabit olup, rizikonun kasko sigortası geçerlilik süresi içinde meydana geldiği anlaşılmaktadır.
O halde, dava konusu hasarın kasko sigortası teminat kapsamında kaldığı kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yukarıda açıklanan gerekçeye dayanılarak davanın reddi doğru görülmemiştir.
2)Riziko tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 1301. maddesi (6102 sayılı TTK m. 1472) hükmü gereğince “Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder.
Sigorta ettiren kimse, 1. fıkra gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek bir hal ve harekette bulunursa sigortacıya karşı mesul olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmiş ise sigorta ettiren kimse kalan kısmından dolayı üçüncü şahıslara karşı haiz olduğu müracaat hakkını muhafaza eder.”
Mahkemece, davanın reddi gerekçelerinden biri olarak da “Tanık … İğrekgil’in beyanlarından dava konusu araçta meydana gelen hasara ilişkin davacıya 13.000,00 Euro elden ödeme yapıldığı ve 22.000,00 Euro’luk senet verildiği, sigorta ettirenin bir yandan zarar verenden uğradığı zararı karşılarken diğer yandan sigorta şirketine başvurarak tazminat almasının sebepsiz zenginleşme niteliği taşıyacağı” gösterilmiştir.
Ancak dosya içerisindeki delillerden dava dışı…’in davacıya elden 13.000,00 Euro ödediğine ve dosyaya fotokopisi sunulan alacaklı kısmı boş bırakılan 22.000,00 TL bedelli senedin ne amaçla kime verildiği ve ödenip ödenmediği anlaşılamamaktadır. TTK’nun 1301/2. maddesi gereğince sigortalı araç hasarını 3. şahıstan tahsil etmiş ise, sigortacının halefiyet hakkını ihlal edecek, bu kişiye rücu etmesini engelleyecektir. Ayrıca iyi niyetle bağdaşmayacak şekilde sigortalı mükerrer tahsilat yapmış olacak, sebepsiz zenginleşecektir.
Bu halde mahkemece dava dışı …’in beyanında geçen ödemeleri davacıya yapıp yapmadığı hususunun davalının da delilleri varsa değerlendirilmek ve daha kapsamlı bir şekilde araştırılmak suretiyle tespit edilmesi, tespit edilememesi halinde ispat külfeti üzerinde bulunan davalının delil listesinde “her türlü yasal delile” dayanması nedeniyle davalıya yemin teklifi hakkının hatırlatılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile ödeme yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 16.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.