YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19324
KARAR NO : 2014/587
KARAR TARİHİ : 20.01.2014
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04/04/2013
NUMARASI : 2011/705-2013/172
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait davalıya kasko sigortalı aracın 06.03.2011 tarihinde Türkiye dışında Kerkük İli, Şores Nahiyesinde başka bir araçla kaza yaparak hasarlandığını, Çemçemal Polis Müdürlüğü, Şores Polis Karakolunca tutulan trafik kaza tutanağında da kazanın 06.03.2011 tarihinde olduğunun tespit edildiğini belirtip hasar bedelinin davalı tarafından ödenmediğini bildirerek 86.087,00 TL sigorta bedelinin hasar tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir
Davalı vekili, yapılan araştırmalar sonucu davacı yanın hasarın meydana geldiğini iddia ettiği tarihlerde anılan araçların Türkiye’de olduğunun belirlendiğini bildirip, bu durumun sigortalının hasar sonrası yükümlülüklerine aykırılık teşkil ettiğini, hasarın poliçe teminatı kapsamında olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamına göre davacının rizikonun gerçekleştiğine ilişkin doğru ihbar mükellefiyetini kasten ya da iyiniyet kurallarına açıkça aykırı olarak yerine getirmediği kanaatiyle kazanın 06.03.2011 tarihinde gerçekleştiği hususunun ispat külfetinin davacı sigortalıya geçtiği belirtilerek bu hususun şüpheden uzak şekilde kanıtlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindedir.
Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması müsademesi devrilmesi düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TTK.nun 1282. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.1.5. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları) Uyuşmazlık, rizikonun belirtilen şekilde meydana gelip gelmediği, dolayısıyla rizikonun teminat dışı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, davacı şirket vekili müvekkiline ait davalıya kasko sigortalı aracın 06.03.2011 tarihinde Türkiye dışında Kerkük ili Şores Nahiyesinde başka bir araçla kaza yaparak hasarlandığını, Çemçemal Polis Müdürlüğü, Şores
Polis Karakolunca tutulan trafik kaza tutanağında da kazanın 06.03.2011 tarihinde olduğunun tespit edildiğini belirtip, 86.087,00 TL sigorta bedelinin hasar tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı vekili, davaya konu kazanın 06.03.2011 tarihinde değil, 28.03.2011 tarihinde meydana geldiğinin tercüme evraklarından anlaşıldığını, bu tarihte aracın Irak’ta değil, Türkiye’de olduğunu, davacının doğru ihbar mükellefiyetine uymadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davacıya ait aracın davalı şirkete kasko sigortalı olduğu, poliçe özel şartlarında yurt dışı hasarlarının da teminat kapsamına alındığı, dosya kapsamına göre aracın 01.01.2011 tarihinde yurt dışına çıktığı, 14.03.2011 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı tarafça Kürtçe’den Türkçe’ye çevrilen ve resmi görevlilerce (Irak’ta) düzenlenen belgelerde davacı aracının 06.03.2011 tarihinde bir başka araçla karıştığı kazada hasarlandığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafça Kürtçe’den Türkçe’ye çeviri evraklarına itibar edilmemesi üzerine davacı taraf Kürtçe’den Arapça’ya ve Arapça’dan Türkçe’ye çeviri yaptırmış, bu çeviri sırasında sehven kaza tarihi 28.03.2011 olarak yazılmıştır. Davacı vekili bunun çeviri hatası olduğunu açıklamış, ancak davalı sigortacı buna da itibar etmeyerek kazanın 28.03.2011 tarihinde meydana geldiğini, o tarihte araç Türkiye’de olduğundan müvekkiline ihbarın doğru yapılmadığını, hasarın teminat dışında kaldığını savunmuştur. Davalı sigortacı ve mahkemece ispat külfetinin yer değiştirdiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmişse de, davalı tarafından kazanın teminat dahilinde olmadığı ileri sürüldüğünden olaydaki ispat külfeti mevcut durumun aksini iddia eden sigortacı üzerinde bulunmaktadır. Davalı sigortacı bu savunmasını soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlamalıdır.Dosya kapsamına göre davacı kazanın 06.03.2011 tarihinde Irak’ta meydana geldiğini kanıtlamıştır. Bunun aksini ve kazanın 28.03.2011 tarihinde olduğunu ve rizikonun teminat dışında kaldığını davacı sigorta şirketinin somut delillerle kanıtlaması gerekir. Sigortacı ileri sürdüğü hususları ispat edebilmiş değildir.
Bu durumda mahkemece, dava konusu hasarın kasko sigortası teminat kapsamında kaldığı, ihbar yükümlülüğüne aykırılık bulunmadığı kabul edilerek sigortalı araçta oluşan gerçek zarar yönünden tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.