Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/18738 E. 2014/2670 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18738
KARAR NO : 2014/2670
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

MAHKEMESİ : Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/09/2013
NUMARASI : 2013/209-2013/451

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı A.. B.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların sürücüsü ve işleteni olduğu aracın, 07.02.2005 tarihinde neden olduğu trafik kazası sonucunda müvekkilinin yaralandığını belirterek, toplam 3.000,00 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili tarafından 18.04.2011 tarihli ıslah dilekçesi verilerek, maddi tazminat istemi, yargılama sırasında düzenlenen tazminat bilirkişi raporu doğrultusunda artırılmıştır.
Davalılar ise, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile 3.150,19 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karar, davalı A.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı A.. B.. vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davalılar; kazaya neden olan aracın, sürücüsü Ş.. D.. ve işleteni olan A.. B..’dır.
Mahkemece verilen ilk kararda; her iki davalı yönünden davanın kabulü ile 4.453,12 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiş, kararın davalılardan A.. B.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce davalı A.. B.. yararına bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile her iki davalının da 3.150,19 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminatla sorumluluğuna karar verilmiş; karar, davalı A.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak durumu oluşabilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla; kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. “Usuli kazanılmış hak” kavramı ise, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ana temellerinden olup bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder.
Somut olayda; mahkemece, bozmadan önce verilen kararda her iki davalı yönünden istem kabul edilmiş; davalılardan A.. B..’nın temyiz istemi üzerine bozma kararı verilmiştir. Mahkemece uyulan bozma ilamı sonrasında ise, her iki davalı yönünden de istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki, bozulan ilk karar, davalılardan Ş.. D.. tarafından temyiz edilmemiş; temyiz isteminde bulunmayan davalıya ilişkin hüküm bölümü kesinleşmiş ve davacı yararına da usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Şu durumda; mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı Ş.. D.. yönünden ” hakkında verilen ilk karar kesinleşmiş olduğundan yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına” biçiminde karar verilmesi gerekirken, adı geçen davalıyı da kapsar biçimde kısmi kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Her ne kadar davacı vekili, bozmadan sonra verilen bu kararı temyiz etmemişse de; davalılar arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı, iç ilişki nedeniyle ileride aralarında açılabilecek rücu davası ve usul ekonomisi, aynı davalı hakkında birden fazla farklı hükmün bulunmasının infazda tereddüt oluşturacağı dikkate alındığında kararın temyizinde davalı A.. B..’nın hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi, davacı yararına doğan usuli kazanılmış hakkın ihlali ile bozmadan önce verilen ilk kararı temyiz etmeyerek hakkındaki hüküm bölümü kesinleşmiş olan davalı yararına yeniden icrai nitelikte başka bir karar verilemeyeceğinden ve usuli kazanılmış hak ilkesine aykırılık oluşturan bu durum, kamu düzenine ilişkin olup resen nazara alınabileceğinden, mahkemece, davalı Ş.. D.. yönünden, usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olarak verilen kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı Antalya Belediye Başkanlığı’na geri verilmesine 27.02.2014 gününde üye E.S.Baydar’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Taraflar arasındaki davada, 4.453,12 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline ilişkin yerel mahkeme kararı davalılardan A.. B.. tarafından temyiz edilmiş,
Yargıtay 4.Hukuk Dairesince “dava dilekçesinde tedavi giderinin 2.080,00 TL’nin Bağ-Kur tarafından ödendiği belirtildiği halde mahkemece tedavi giderini 4.500,00 TL olarak esas alan bilirkişi raporuna itibar edilerek indirim yapılmadan fazlaya hükmedilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuş,
Yerel mahkemece bozmaya uyularak 12.9.2013 gün ve 2013/209-451 sayılı kararla bu kez 3.150,00 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş,
Bu kararda, ilk kararda olduğu gibi davalılardan A.. B.. tarafından temyiz edilmiş,
Sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda, davalı A.. B..’nın tüm temyiz itirazları reddedilerek yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararı re’sen bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyorum.
Davalılardan A.. B.. araç işleteni, hakkındaki her iki kararda kesinleşen diğer davalı Ş.. D.. ise aracın sürücüsü olup sürücü ve işleten arasındaki dava arkadaşlığı ihtiyari dava arkadaşlığı niteliğindedir.
İşleten ve sürücü arasındaki iç ilişkide meydana gelen zararın tamamından, işletme kusurunun varlığının iddia ve ispat edilememesi nedeniyle davalı sürücü Ş.. D.. sorumlu olup, somut uyuşmazlıkta sürücünün işletene rücuu mümkün değildir.
Kaldı ki, işleten, sürücü hakkındaki kesinleşen kararlara göre işletenden daha fazla tazminat ödeyecekde değildir.
Sayın çoğunluğun bozma gerekçesi doğrultusunda kararın bozulmasında temyize gelen davalı A.. B..’nın hiç bir hukuki yararı yoktur.
Keza bozma gerekçesi, davalı A.. B.. lehine hiç bir hukuki sonuç doğurmadığı gibi aksine haklarındaki her iki kararda kesinleşen taraflardan davacı lehine, diğer davalı Ş.. D..’nun ise aleyhine sonuç doğurmaktadır.
Davacı ile davalı sürücü yönünden kesinleşen ve birbirine mugayir bulunan her iki karar nedeniyle yapılacak iş, davacı veya davalı sürücü Ş.. D..’nun 6100 sayılı HMK geçici 3/2 maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK 445/10 maddesinde öngörülen Yargılamanın Yenilenmesi Yoluna gitmektir.
Sonuç olarak davalı A.. B..’nın tüm temyiz itirazlarının reddedilmesi karşısında, sayın çoğunluğun yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararını re’sen bozmasında, temyize gelen davalı A.. B..’nın hukuki yararı bulunmadığından yerel mahkeme kararının onanması yerine yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.