Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/1718 E. 2014/111 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1718
KARAR NO : 2014/111
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ : İskenderun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/10/2012
NUMARASI : 2011/678-2012/299

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davalı tarafa zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün kaza yapması neticesinde desteğin öldüğünü açıklayıp fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacı anne Saadet için 8.000,00.-TL, davacı babaanne Zeynep için 1.000,00.-TL destek tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesiyle arttırmıştır.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kabulü ile, davacı anne Saadet için 134.444,00 TL’nin, davacı babaanne Zeynep için 3.413,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Böyle bir davada destekten yoksun kalma tazminatının belirlenebilmesi için ölenin son gelir durumunun net olarak belirlenmesi gerekir. Davacılar desteğin Kıbrıs’ta kebap lokantasında çalıştığını belirtmişlerdir. Buna göre ilgili meslek kuruluşlarından gelir durumu sorulmuş, gelen cevabi yazıya göre aktüerya uzmanı raporunda aylık 2.000 TL ücret tutarını esas alarak hesaplama yapmış ise de ölenin geliri net olarak belirlenmemiştir. Ölenin, son olarak çalıştığı iş yerinden ne kadar ücret karşılığında ve ne sıfatla çalıştığı araştırılmamıştır. Davacılar desteğinin yaptığı iş ve gelir durumu net olmadığından; ölenin kebapçıda çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise ne sıfatla çalıştığı, aylık gelirinin daha net kriterle ile ortaya konulması gerekmektedir. Öncelikle davacılara bu konuda ispat imkanı verilmesi ve ölenin yaptığı iş belirlendikten sonra çalıştığı iş yeri kayıtları veya bu konu ile ilgili kuruluşlara yazı yazılarak ve bu konuda zabıta araştırması da yapılarak muhtemel gelirin tespit edilip, bu miktara göre tazminatın belirlenmesi, ölenin kebapçıda çalıştığının ispatlanamaması halinde asgari ücret üzerinden hesaplamaya gidilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı anneye desteğin bekar olduğu dönemde gelirinin %40’ı, evli ve çocuklu olduğu dönemde %25 oranında pay ayırabileceği sonucuna varılmış olup, bu oran esasen dosya kapsamına göre fazladır. Yerleşik uygulamalara göre, öncelikle desteğin elde edeceği gelir olarak kabul edilen ücretin % 30’unu desteğin kendisi için ayıracağı kabul edilerek, geride kalan % 70’inden başlangıçta toplam % 50’sini anne ve babasına ayıracağı, desteğin zamanla evlenmesi sonucunda bu oranın % 30’a düşeceği, daha sonra çocuk sahibi olmasına ve çocuk sayısına göre bu oranın % 20, % 15 veya % 10 oranına düşeceği esas alınarak bu ilkelere göre davacı anne ile ölen desteğin sübjektif durumları nazara alınarak yaşamı süresince farklı oranlarda destek olacağının kabulü ile tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda gerektiğinde aynı ya da başka bilirkişiden rapor alınarak davacıya çeşitli dönemlerde desteğin gelirinden ne oranda pay ayrılabileceğinin denetime elverişli
ve bu konudaki itirazları karşılayacak şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir
4-Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” vurgulanmıştır.
Yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, davacı babaannenin, ölenin destekliğine ihtiyacı olup olmadığının davacı tarafından somut deliler ile ispatlanması gerekmektedir. Bu kapsamda, davacı babaannenin nüfus kayıt örneği de getirtilerek, başka çocukları olup olmadığı, çocuklarının bekar olup olmadıkları, davacının ölüm aylığı alıp almadığı ve diğer çocukları tarafından bakılıp bakılmadığının ilgili yerlerden sorularak, gerektiğinde zabıta araştırması da yapılarak tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
5-Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, işletenin destek sağlayan kişiye karşı ileri sürebileceği def’ileri, destekten yoksun kalanlara karşı ileri sürebilecek olmasına göre işleten, zararın oluşumunda ölenin de kusurlu olduğunu ileri sürerek tazminatın ölenin kusuru oranında indirilmesini isteyebilir.
Dosya kapsamında alınan 11.06.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre ölenin %20 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ölenin kendi kusurundan yararlanması mümkün olamayacağından, davacıların talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatından kusur indirimi yapılmaksızın işletenin, dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenmiş olan davalı sigorta şirketinin sorumluğuna karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile 2, 3, 4 ve 5 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 13.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.