YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16135
KARAR NO : 2014/12462
KARAR TARİHİ : 23.09.2014
MAHKEMESİ : Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2013
NUMARASI : 2008/86-2013/479
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davalılar Ü.. K.. ve A.. Sigorta A.Ş vekilince istenmiş, davalı Ü.. K.. vekilince duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 23.9.2014 Salı günü davacı K.. K.. vekili Av. S.Ş. ve davalı Ü.. K.. vekili Av. N. A. geldi. Diğer davalılardan gelen olmadı. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı ve davalı Ü.. K.. vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve Zorunlu ve İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu araçların neden olduğu kazada davalı Ü.. K.. idaresinde bulunan araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, uzun süre tedavi gördüğünü belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL. maddi, 60.000 TL. manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 47.200 olarak ıslah etmiştir.
Birleştirilen davada ise bilirkişi raporu ile belirlenen ve talep edilmeyen 339.000 TL. maddi tazminatın davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, sigortalının kusur oranına göre poliçe limiti ile sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
../…
– 2 –
2013/16135
2014/12462
Davalı Ü.. K.. vekili, kusur oranını ve talep edilen tazminatı kabul etmediklerini, hatır taşıması nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, birleştirilen dava yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı Ü.. K.. vekilinin zamanaşımı itirazının reddi ile asıl davada 10.936,42 TL. tedavi masrafları, 36.263,58 TL maddi tazminat toplam 47.200,00 TL maddi tazminattan davalılardan, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılar A. A. ve Ü.. K..’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, birleştirilen davanın kısmen kabulü ile asıl davada hükmedilen maddi tazminatın mahsubu ile bakiye kalan 336.528,04 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı Ü.. K.. vekili ve davalı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı Ü.. K.. vekili ve davalı sigorta şirketi vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı davalı Ü.. K.. idaresinde bulunan araçta yolcudur. Davalı Ü.. K.. idaresinde bulunan araç ile davalı A.A. idaresinde bulunan, davalı A.. A..’ne zorunlu ve ihtiyari mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın çarpışması sonucu davacı yaralamıştır. Kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında davalı Ü.. K..’ın arkadan çarpma nedeniyle 5/8 oranında, davalı A. A.’nın ise sola dönüş kurallarına riayet etmemesi nedeniyle 3/8 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, sürücüler hakkında Salihli 2 Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporunda davalı Ümit 2/8 , davalı Ali’nin 6/8 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, katılanın şikayetten vazgeçmesi nedeniyle davalı Ü.. K.. hakkında düşme kararı verilmiş, A.A.hakkında ise mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmıştır. Davalı Ü.. K.. kazada kusuru bulunmadığını, ceza mahkemesinde şikayetten vazgeçilmesi nedeniyle düşme kararı verildiğinden savunma yapamadıklarını savunmuştur. Mahkemece kazaya karışan araçların kusurlarının bulunup bulunmadığı ve
kusur oranlarının belirlenmesi için kaza tespit tutanağı, ceza mahkemesi dosyası ve davalı savunmaları dikkate alınarak konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
3-Haksız eylemden doğan maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı, zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusunu öğrendiği günden başlayarak bir yıldır. Karayolları Trafik Kanununun 109/1. maddesinde bu süre iki yıl olarak öngörülmüş, 109/2.maddesinde dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı belirtilmiştir.
Ancak bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (HGK, 15.11.2000 gün ve: 2000/21-1609 K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 sayılı; 26.01.1987 gün, 1986/7532 esas, 1987/485 karar sayılı kararı).
Dava konusu olay yönünden olay tarihinde yürürlükte olan ceza yasasına göre birleştirilmesine karar verilen ek dava yönünden ceza zamanaşımı süresi dolmuş, davalı tarafından
süresinde zamanaşımı itirazında bulunulmuştur, ancak gelişen durumun varlığı halinde 2918 sayılı yasanın 109/1. maddesinde belirtilen 2 yıl içinde dava açılması gerekir. Ancak, olayda gelişen bir durumun bulunması durumunda zamanaşımı gelişen durumun sona ermesi ile başlar. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Dosyada bulunan raporların incelenmesinden kazanın 20.3.2005 tarihinde meydana geldiği davacının ilk raporunun 30.3.2011 tarihinde alındığı, ve raporda maluliyet oranının belirtilmediği, Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 16.3.2012 tarihli raporda ise meslek grup numarası 1 kabul edilerek %24.2 oranında maluliyetinin bulunduğu belirlenmiş, travma sonrası stres bozukluğunun tedavi ile iyileşecek düzeyde olduğu belirtilmiştir. Ancak raporda dosya kapsamına göre davacının doktor olduğu belirli olmasına rağmen meslek grup numarasının 1 olarak kabul edilmesi ve maluliyetinin nedeninin açık olarak belirtilmemiş olması nedeniyle rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Mahkemece dosya tümü ile Adli Tıp Kurumuna gönderilerek; yaralamanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte belirlenebilir duruma geldiği yaralanması nedeniyle tedavisi tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, davacının mesleğine göre meslek grup numarası esas alınarak, stres bozukluğunun kaza ile ilgili olup olmadığı ve maluliyetine etkili olup olmadığı hususları da açıklanacak şekilde maluliyet oranının belirlenmesi ve sonucuna göre davalının ek davaya ilişkin zamanaşımı itirazının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
4-Mahkemece davacının yaralanması nedeniyle işgücü kaybı tazminatının belirlenmesi için alınan raporda davacının bakiye yaşam süresi CSO 1980 tarihli tablo esas alınarak hesaplama yapılmış ise de yapılan hesaplama Yargıtay uygulamalarına uygun değildir. Davacının zararının belirlenmesinde bakiye yaşam süresi Yargıtay uygulamalarına
göre PMF 1931 tablosu kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken Yargıtay uygulamalarına uygun olmayan aktüer raporuna göre hüküm kurulması isabetli değildir.
5-Davalı A.. A.. davalı A.A.idaresinde bulunan aracın zorunlu ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı olup sorumluluğu poliçe limiti ve işletenin kusur oranı ile sınırlıdır. Ayrıca hükmolunan tazminat miktarının sigorta bedelini geçtiği hallerde sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olup, yargılama gideri ve vekalet ücretinden ise sigorta bedelinin tazminata oranı dahilinde sorumlu tutulması gerekirken sigorta şirketinin hükmedilen tazminat miktarı yönünden sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğu belirlenmesine rağmen yargılama giderlerinin tamamından diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulması doğru değildir.
SONUÇ; Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi ve davalı Ü.. K.. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2, 3 ve 4 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulüne, 5 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı Ü.. K..’a verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan diğer davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar A. Sigorta A.Ş ve Ü.. K..’a geri verilmesine 23.9.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.