Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/1602 E. 2014/9844 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1602
KARAR NO : 2014/9844
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2012
NUMARASI : 2009/201-2012/55

Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde asıl dosya davacıları süresi dışında ve birleştirilen davanın davacıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Esas davanın davacı vekili, davalı borçlu Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Derneği’nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla bedelini ödeyerek satın aldığı üç adet taşınmazı 23.3.2009 tarihli İnanç sözleşmesi ile davalı borçlu derneğin sekreteri davalı Ö. K.T. adına tescil ettirdiğini, taşınmazların gerçek sahibinin borçlu dernek olduğunu belirterek davalı Ö. K.T. adına kayıtlı taşınmazların tapu kaydının iptali ile davalı borçlu Dernek adına tesciline, birleştirilen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen davanın davacıları vekili, 23.3.2009 tarihli inanç sözleşmesi gereğince müvekkillerine ait üç adet taşınmazın davalı Ö. K.T.’e satıldığını, tapuda satış işlemi yapılmış olmasına rağmen aslında taşınmazların adı geçen davalıya emanet olarak verildiğini, sözleşme gereğince satış bedellerinin ödenmediğini, taşınmazın üzerinde tedbir ve hacizler bulunduğundan davalı Ö. tarafından taşınmazın iade edilemediğini belirterek dava konusu taşınmazlar üzerindeki hacizlerin kaldırılarak tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu dernek savunma yapmamıştır.
Davalı Ö. K.T. vekili, esas davanın reddini, birleştirilen davanın kabulünü istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, birleşen davanın davacıları ile davalı Dernek ve Ö. K.T. arasında dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak 23.3.2009 tarihli inanç sÖ.esi yapıldığı, bu sözleşme gereğince taşınmazların davalı Ö. adına emaneten tescil edildiği,satış bedelleri ödenmediğinden davalı derneğin taşınmazlar üzerinde herhangibir hakkı doğmadığı, bu durumda davalı Ö.’in dava konusu taşınmazları iade yükümlüğü doğduğu, davalı Ö. tarafından birleşen davanın kabul edildiği gerekçesiyle esas davanın reddine, birleştirilen davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlarda davalı Ö. T. adına 1/18 payın iptali ile birleşen davanın davacıları adına 32/576 payları oranında tespit ve tesciline karar verilmiş; hüküm, esas ve birleştirilen davanın davacıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Esas dava muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası,birleşen dava ise tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
1-Birleşen davanın davacıları vekiline yerel Mahkeme kararının 13.4.2012,esas davadaki davacı vekilinin temyiz dilekçesinin 27.6.2012 tarihinde tebliğ edildiği, birleşen davanın davacıları vekili 12.7.2012 tarihli temyize cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını da ileri sürmüş ise de, temyiz dilekçesinin, H.U.M.K.nun 432.maddesinde öngörülen 15 günlük yasal süre ve HUMK’nun 433.maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra 12.7.2012 tarihinde temyiz defterine kaydedilmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2-Esas dava yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Esas dava yönünden davacı vekili, bedeli borçlu Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Derneği tarafından ödenen dava konusu taşınmazların dernek sekreteri davalı Ö. adına tescil edildiğini iddia ederek dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile borçlu Dernek adına tescili bu şekilde takip konusu alacağının tahsilini istemiştir. Dosya kapsamından davacı şirketin davalı Dernekten 7.4.2008 tarihli sözleşme gereğince 24.9.2008 vadeli 500.000,00 TL meblağlı bono dolayısıyla alacaklı olduğu, dernek hakkındaki icra takibinin kesinleştiği,dava konusu üç parça taşınmazın 24.3.2009 tarihinde borçlu dernek tarafından tapudan alınmasına rağmen dernek sekreteri davalı Ö. adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davalı Ö. K. T. ve birleşen davanın davacıları vekili 23.3.2009 tarihli adi nitelikte yapılmış inanç sözleşmesi sunmuş ise de anılan sözleşmenin tapuya şerh verilmediği, tapudaki 24.3.2009 tarihli işlemin satış işlemi olduğu gerçek alıcının dahi Borçlu Dernek olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle 3.kişi durumunda olan dernek sekreteri nam-ı mustear olarak sözleşmede yer almışsa da yapılan muvazaalı işlemde kimse kendi muvazaasına dayanamaz. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/186 Esas sayılı dosyası içindeki bilgi ve belgelerden de davalı borçlu Dernek ile davalı Ö.’in mal kaçırma amacıyla işbirliği halinde haraket ettikleri anlaşıldığından mevcut delillere göre esas davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun olmayan gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenle birleşen davanın davacıları C.. G.., C.. G.., N.. G.., S.. G.. ve S.. H.. vekilinin temyiz isteminin reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle esas davanın davacısı F. Dış ve İç Ticaret AŞ. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile esas dava yönünden hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleştirilen dosya davacılarına geri verilmesine 24.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.