Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/15053 E. 2014/27 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15053
KARAR NO : 2014/27
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2012
NUMARASI : 2011/621-2012/408

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı Şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-
Hükmüne uyulan bozma ilamında, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; dava dilekçesinde 9, 18 ve 20 numaralı bağımsız bölümlere ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesinin istendiği ayrıca 18 ve 20 numaralı taşınmazlarla ilgili açıklamalar kısmında davalılar Numan ve Mevlüt’ün de adlarına yer verildiği ve adı geçenlerin davada 3. kişi konumunda olup borçlu ile tasarrufta bulunan kişiler oldukları, İİK 282.madde hükmüne göre aralarında zorunlu dava arkadaşlığı olan bu kişilerin davaya dahil edilerek yargılamanın sürdürülmesi gerektiği ancak haklarındaki davanın, dava dilekçesi tebliğine rağmen davada taraf değişikliği yapılamayacağından bahisle reddine karar verilmesinin doğru olmadığına işaret edilip Mahkemece bu davalılar ve 20 nolu taşınmazın son maliki davalı Şirket açısından delillerin toplanması ve iptal koşullarının değerlendirilmesi, davalı Numan’ın 18 numaralı taşınmazı elinden çıkardığı ve bu taşınmazdaki son malik Talip hakkındaki davanın da atiye terk edildiği nazara alınarak
sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilmiştir. Ayrıca dava konusu edilen diğer taşınmaz olan 9 numaralı bağımsız bölüm için ise davacının bu tasarrufta 4 ve 5. kişi konumunda bulunan İbrahim ve Halil yönünden iptal istemi bulunduğundan bu kişilerin de davaya çağrılmaları varsa delillerinin toplanması, iptal koşullarının varlığı araştırılarak toplanan ve toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır.
Davalı Hakkı’nın temyiz itirazlarının incelenmesinde ise dava dilekçesinin bu davalıya tebliğinin geçersiz olmasından dolayı taraf teşkilinin sağlanması ve bildirdiği takdirde cevapları alınıp delillerinin toplanması ve hasıl alacak sonuca göre bir karar verilmesine değinilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davalı Talip hakkındaki davanın geri alınmış olması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın ise satışlar arasındaki bedel farkının tek başına muvazaayı göstermeyeceği ve taşınmaz satın alan davalıların borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden oldukları yönünde kanaat oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili; vekalet ücretine yönelik olarak tavzih talebinin reddi üzerine de o karar davalı Şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir ( İİK.md.283/1 ). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
İcra ve İflas Kanununu 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nın 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır ( İİK.md.281 ). Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ). Genelde, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Somut olayda dava konusu 9 numaralı bağımsız bölümün borçlu Murat tarafından davalı Hakkı’ya devri sırasındaki satışta edimler arasında aşırı fark bulunup bulunmadığı ve davalı Hakkı’nın yapılan satış sırasında tapudaki bedele eklenmesi gereken ödemeler yapıp yapmadığı hususu araştırılmamıştır. 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması durumunda edimler arasında mislini aşan farkı oluşur ise 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği ancak 3. kişiden taşınmazı alan kişilerin davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden oldukları takdirde tasarrufun iptali gerekeceği (İİK. 280/I) nazara alınarak bir inceleme de yapılmış değildir.
Dava konusu 18 numaralı bağımsız bölüm için de bu taşınmazın davalı Numan’a devri sırasında satışta edimler arasında aşırı fark bulunup bulunmadığına yönelik olarak taşınmazın gerçek değeri araştırılmamış ve davalı Numan’ın yapılan satış sırasında tapudaki satış bedeline eklenmesi gereken ödemelerde bulunup bulunmadığı hususu irdelenmemiş ayrıca 3. kişi Numan tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin
ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması durumunda edimler arasında mislini aşan fark oluşur ise 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği hususu üzerinde de durulmadan bedel farkının tek başına iptal nedeni olmayacağı belirtilmiştir.
Borçlu tarafından davalı Mevlüt’e satılan 20 nolu bağımsız bölüm için de taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin belirlenerek az yukarıda 18 nolu bağımsız bölümde yapılmasına işaret edilen incelemeler yapılmamış ve son malik davalı Şirket’in, davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek ortaklık yapısına sahip olup olmadığı üzerinde de durulmamış olması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de davalı Şirket’in taraf olduğu tasarrufun ayrı bir işlem olduğu ve ayrı bir vekalet ücretini gerektirdiği nazara alınmadan tüm davalılar için tek vekalet ücretine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek bulunmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı şirkete geri verilmesine, 13/01/2014 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.