Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/13676 E. 2014/19187 K. 22.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13676
KARAR NO : 2014/19187
KARAR TARİHİ : 22.12.2014

MAHKEMESİ : Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2013
NUMARASI : 2012/454-2013/133

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı Güvence Hesabı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkillerinin desteği olan Yakup’un kendi kusuruyla meydana gelen tek taraflı kazada öldüğünü belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı eş ve üç çocuk için 1.500’er TL’den toplam 6.000 TL destek tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 8.2.2013 tarihli dilekçesi ile talebini eş Saadet için 81.510 TL, çocuk Ahin için 20.485 TL, Soner için 14.339 TL, Selçuk için 8.666 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; yetki, zamanışımı ve esas yönünden davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; bilirkişi raporu benimsenerek ve ıslah doğrultusunda davanın kabulüne, eş Saadet için 81.510 TL, çocuk Ahin için 20.485 TL, Soner için 14.339 TL, Selçuk için 8.666 TL tazminatın dava tarihinden yasal faiziyle tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı Güvence Hesabı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan tazminat raporunda ölenin ve sağ kalan eşin muhtemel bakiye ömür süreleri TRHA 2010 tablosuna göre belirlenmiş, kaza tarihinde 48 yaşında olan ölenin 31.75 yıl bakiye ömrü olduğu kabul edilerek eş için bakiye 31.75 yıl üzerinden hesaplama yapılmış, ölenin reşit olmayan bir çocuğu daha bulunduğu halde bu çocuğun payı belirlenmemiş, yetiştirme ve bakım masrafları tazminattan düşülmemiş, eşin evlenme ihtimalinin bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, muhtemel yaşam sürelerinin tespitinde PMF tablosu uygulanmakta, çocuklar için yapılacak yetiştirme giderleri tazminat miktarından düşülmekte, eşin olay tarihindeki yaşı, çocuk sayısı, sosyal yaşantısı ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak evlenme ihtimali belirlenmekte olup, alınan rapor bu hususları içermediğinden hükme esas alınamaz. O halde, mahkemece bakiye ömür sürelerinin PMF tablosuna göre belirlenmek, yetiştirme gideri düşülmek ve eşin evlenme ihtimali belirlenmek suretiyle bu hususta bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 22.12.2014 günü üye E.S.B. karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacıların desteği Y.. K.. 20.07.2008 tarihinde yönetimindeki araçla kaza yapması ve vefat etmesi üzerine davacılar tarafından aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın bulunmaması nedeniyle davalı Güvence Hesabı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış,
Davalı vekili süresinde zamanaşımı, yetki ve esas yönünden davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş,
Kararın yasal sürede davalı vekilince temyizi üzerine yazılı gerekçe çoğunluk görüşü doğrultusunda yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun, bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.
Eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası olup;
Yasanın 109/1 maddesi “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”
Yasanın 109/2 maddesi “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmünü içermektedir.
Yasanın 109/2 maddesi hükmü içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için;
a-Tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre cezayı gerektirmesi,
b-Bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerekir.
Somut olayda, davacıların desteği olan Yakup Kurtay’ın 20.07.2008 tarihinde ZMSS’i bulunmayan aracı kullanmakta iken gerçekleştirdiği kaza sonucu vefat etmiştir.
Görüldüğü üzere tazminata konu eylem davacıların desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleşmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 2.maddesinde “1-Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı, 2-İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamayacağı, 3-Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasından kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı” öngörülmüştür.
Anılan yasa hükmü aynı zamanda ceza hukukunun temel ilkelerinden olan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” olarak da adlandırılmaktadır.
Desteğin “dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermek” ten ibaret eylemi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem değildir. Desteğin eyleminin karşılığı ceza yasalarında düzenlenmemiştir. Mer’i 5237 sayılı TCK.2 maddesi açık hükmüne göre davacı desteğinin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması mümkün değildir.
Bu halde uyuşmazlıkta 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir.
Zararlandırıcı eylem 20.07.2008 tarihinde gerçekleşmiş, dava iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 02.10.2012 tarihinde açılmıştır. Davalı vekilinin süresindeki zamanaşımı def’i üzerine yerel mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken zamanaşımı def’inin reddi ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Bu halde zamanaşımı nedeniyle dava red edilmek üzere yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığının kabulü sonucu yazılı gerekçe ile kararın bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.