Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/13190 E. 2014/18455 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13190
KARAR NO : 2014/18455
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2013
NUMARASI : 2010/484-2013/34

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalının trafik (ZMSS) sigortacısı olduğu aracın sebebiyet verdiği trafik kazasında karşı araçta yolcu olan davacının yaralandığını ileri sürerek, sürekli ve geçici iş göremezlik zararları yönünden ıslahla birlikte toplam 26.438,71 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, zarar bedelinin ödendiğini, ibraname alındığını ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın 15.794,83 TL yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-) 1086 Sayılı HUMK’nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK’nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda, her ne kadar mahkemece 16.11.2012 tarihli hesap bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulduğu belirtilmiş ise de bilirkişi raporu içeriği ile hüküm fıkrası çelişkili olup, yukarıda açıklandığı üzere hüküm fıkrası taraflara yükletilen hak ve sorumluluklar ile infaza elverişlilik yönünden açık olmayıp, taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte olduğundan, bu yön yukarıda açıklanan yasa maddelerine açık bir aykırılık oluşturduğundan (10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında da belirtildiği üzere) hükmün bozulması gerekmiştir.
2-) Kabule göre;
a-)Davacının trafik kazası sonrasında işgücü kaybına uğradığı ileri sürülmüş olup, İskenderun Devlet Hastanesinin 14.1.2010 tarihli Sağlık Kurulu Raporu’nda davacının % 7 oranında tüm vücut fonksiyon kaybına (maluliyet) uğradığı belirtilmiş olmasına karşın, anılan bu raporda maluliyet oranının belirlenmesinde hangi kriterlerin esas alındığı belirtilmediğinden anılan raporun hüküm vermeye elverişli olmadığı açıktır.
O halde, davacının maluliyet oranının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereğince Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak tespiti için Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesinden rapor alınmasından sonra, malüliyet oranlarının değişmesi halinde ve gerektiğinde tazminat hesabı yönünden (davacının kazadan önceki sürekli ve düzenli gelir durumuna ilişkin olarak dosyaya her hangi bir delil ibraz edilmediğinden, varsa; kaza tarihindeki gelirine dair delillerin ibrazının sağlanması, kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumuna ait maaş bordrosu vs. kayıtlarının getirtilmesi, kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücrete göre hesaplama yapılması için) aynı bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık ek rapor (ya da farklı bilirkişiden yeni bir hesap raporu) alınması, meydana gelebilecek çelişkilerin giderilmesi, ondan sonra dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
b-)Davacının ehliyetsiz sürücünün kullandığı motosiklete yolcu olarak binmiş olmasının müterafik kusur oluşturup oluşturmayacağının, buna göre BK.nun 44.maddesi uyarınca maddi tazminattan makul oranda hakkaniyete uygun indirim gerekip gerekmediğinin irdelenip tartışılmasından sonra sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması da isabetli değildir.
3-) Bozma neden ve şekline göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA,(3) nolu bentte açıklanan sebeplerle bozma nedenine göre bu aşamada diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine 15.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.