YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12618
KARAR NO : 2014/16817
KARAR TARİHİ : 25.11.2014
MAHKEMESİ : Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/01/2013
NUMARASI : 2011/271-2013/20
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlular M.. K.., E.. K.. ve H.. K..’ın müvekkilinden satın aldıkları taşınmazın bedelini ödememek ve alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adlarına kayıtlı taşınmaz hisselerini 11.9.2008 tarihinde akrabaları olan davalı S.. K..’a, onun da 13.5.2009 tarihinde borçlu Mustafa’nın eşinin teyzesi davalı D.. A..’a sattıklarını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiş; 15.1.2013 tarihli duruşmada davalı H.. K.. hakkındaki davadan vazgeçtiğini beyan etmiştir.
Davalı borçlular Mustafa ve H.. K.. vekili, duruşmaya katılmış ancak savunma yapmamıştır.
Diğer davalılar savunma yapmamıştır.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, davacı vekiline 22.7.2011 tarihinden 15.1.2013 tarihine kadar yaklaşık bir yıl altı ay süre verilmesine rağmen bu süre içerisinde aciz belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş; 29.4.2013 tarihli dilekçe ile de davalı H.. K.. davada sehven taraf gösterildiğinden hakkındaki davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması,borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması,iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
1-Davacı vekili, 29.4.2013 tarihli dilekçesi ile davalı H.. K.. hakkındaki davadan feragat ettiğini bildirdiğinden, vekaletnamesinde feragata yetkisi de bulunduğundan davalı H.. K.. hakkındaki vaki feragat nedeniyle bir karar verilmek üzere adı geçen davalı yönünden hükmün bozulması gerekmektedir.
2- Mahkemece de belirlendiği gibi aciz belgesinin varlığı davanın dinlenebilme ön koşuludur. Ancak aciz belgesi dava açıldığı anda sunulabileceği gibi, dava açıldıktan sonra, temyiz aşamasında hatta tashihi karar aşamasında dahi sunulabilir. Somut olayda yerel Mahkeme kararından sonra davacı vekili dava konusu 2009/7377 sayılı takip dosyasında davalı borçlular Mustafa ve E.. K.. için düzenlenen 25.4.2013 tarihli 141.301,98 TL’lik; 2011/415 sayılı takip dosyasında da adı geçen borçlular adına düzenlenen 29.4.2013 tarihli 145.815,01 TL’lik kati aciz belgelerini sunduğu, aciz belgesi yönünden dava ön koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla Mahkemece davanın esasına girilerek taraf delillerinin toplanması dava konusu tasarrufların yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince yani İİK 277,278,279,280,283/2 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
3-Kabule göre de davanın ön koşul yokluğundan reddi halinde AAÜT’nin 7/2 madde gereğince kendisi vekille temsil ettiren davalılar Mustafa ve H.. K.. lehine maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1.,2.,3. bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.