YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12163
KARAR NO : 2014/19282
KARAR TARİHİ : 23.12.2014
MAHKEMESİ : Adana 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/04/2013
NUMARASI : 2012/514-2013/265
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı V.. B.. vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 23.12.2014 Salı günü davacı V.. B.. vekili Av. … geldi. Diğer davacılar ve davalı taraftan gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı V.. B.. vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacıların desteği S.. B.. idaresinde bulunan araçla yaptığı tek taraflı kaza sonucu vefat ettiğini, davalı sigorta şirketinin aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı almak üzere davacı Vetha için 27.000 TL. diğer davacılar için ayrı ayrı 500,00 TL. maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 125.000 TL. olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davaya Asliye Ticaret Mahkemesi bakılması gerektiğini belirterek işbölümü itirazında bulunmuş, ayrıca kaza tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere göre davacıların kaza tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava açtıkları, ceza zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 109. maddesi uyarınca; Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. 2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamakta ve söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Dava konusu olay 25.8.2008 tarihinde meydana gelmiş, davacılar vekili tarafından 24.4.2012 tarihinde dava açılmıştır. Kazanın meydana geldiği tarih itibariyle 5237 sayılı TCK’nun 66/d ve 85. maddeleri uyarınca ceza zamanaşımı süresi 15 yıldır. Dava tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilmeden aksi düşünce ile davanın zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacı V.. B.. verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan diğer davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın
-KARŞI OY-
Davacıların desteği S.. B.. 25.08.2008 tarihinde yönetimindeki araçla kaza yapması ve vefat etmesi üzerine davacılar tarafından aracın ZMSS’i olan davalı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış,
Davalı vekili süresinde zamanaşımı def’inde bulunarak davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece “sürücü desteğin kendi kusurlu eylemi ile sonuçlanan olayda, eylem suç teşkil etmediğinden davada uzamış ceza zamanaşımının uygulanamayacağı, dava tarihi itibariyle 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımının gerçekleştiği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,
Davacıların temyizi üzerine sayın çoğunluğun “Davanın uzamış ceza zamanaşımına tabi bulunduğu, dava tarihi itibariyle zamanaşımının gerçekleşmediği,” gerekçesini içeren görüşü doğrultusunda yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun, bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.
Eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası olup;
Yasanın 109/1 maddesi “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”
Yasanın 109/2 maddesi “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmünü içermektedir.
Yasanın 109/2 maddesi hükmü içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için;
a-Tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre cezayı gerektirmesi,
b-Bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerekir.
Somut olayda, davacıların desteği olan Süleyman Bolik’in 25.08.2008 tarihinde davalıya ZMSS’li aracı kullanmakta iken gerçekleştirdiği kaza sonucu vefat etmiştir.
Görüldüğü üzere tazminata konu eylem davacıların desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleşmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 2.maddesinde “1-Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı, 2-İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamayacağı, 3-Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasından kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı” öngörülmüştür.
Anılan yasa hükmü aynı zamanda ceza hukukunun temel ilkelerinden olan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” olarak da adlandırılmaktadır.
Desteğin “dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermek” ten ibaret eylemi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem değildir. Desteğin eyleminin karşılığı ceza yasalarında düzenlenmemiştir. Mer’i 5237 sayılı TCK.2 maddesi açık hükmüne göre davacı desteğinin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması mümkün değildir.
Bu halde uyuşmazlıkta 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir.
Zararlandırıcı eylem 25.08.2008 tarihinde gerçekleşmiş, dava iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 24.04.2012 tarihinde açılmıştır. Davalının zamanaşımı itirazı üzerine yerel mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olup açıklanan gerekçeler karşısında yerel mahkeme kararının onanması gerekirken bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.