YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12119
KARAR NO : 2013/15255
KARAR TARİHİ : 07.11.2013
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait olup davalı tarafından kasko sigortalı aracın 10/09/2009 tarihinde kazaya karışarak hasarlandığını, davalının başvuruya rağmen ödeme yapmadığını ileri sürerek, ıslah dilekçesi ile 5.000,00 TL’nin 01/10/2009 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, poliçede özel oto araç olarak bildirilen aracın kiralık araç olarak kullanıldığını ve kazanın şaibeli olduğunu, hasarın poliçe teminatı kapsamında bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, aracın kiralık olarak kullanıldığı hususunda bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2)Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davacı şirketin unvanının 11/06/2008 tarihinde değiştirilerek Hay-Ret Araç Kiralama Sey. Ac. Oto. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğunu, aracın kiralık araç olarak kullanıldığını savunmuştur.
6762 sayılı TTK.’nun 1290. maddesi ve Kasko Sigortası Genel Şartları”nın C.2.2. maddesi uyarınca, sigorta ettiren kimse sigortacının sözleşme yapılırken gerçek durumu bildiği takdirde sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır koşullarda yapmasını gerektirecek bütün hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yerine getirmemiş olması her ne kadar sigortacıya gerçeği öğrendiği tarihten itibaren bir ay içerisinde sigortalının kastı varsa akitten cayma hakkı verirse de, sigortalının kastı yoksa, yani ihlâl kusura dayanıyorsa bu hak rizikonun gerçekleşmesinden sonra kullanılamaz, sigortacının orantılı tazminat ödemesi gerekir.
Taraflar arasında tanzim edilen poliçede aracın “rent a car” olarak kullanılması halinde teminat dışı olacağına dair özel bir şartın olmadığı görülmüştür. Davalı şirketin faaliyet konuları içinde araç kiralama işinin de bulunması nedeniyle mahkemece, öncelikle davacı şirketin ticari defter ve envanter kayıtlarının kaza tarihini de kapsayacak şekilde incelenerek kasko sigortalı aracın kiralamaya konu olup olmadığının tespiti için uzman bilirkişiden rapor alınması, aracın kiralık olarak kullanıldığının anlaşılması halinde hususi olarak sigortalanan araç için tahakkuk ettirilen prim ile aracın kiralanarak kullanılacağının bilinmesi durumunda ödenmesi gereken prim miktarının davalı dışındaki sigorta şirketlerinden davacıya ait aracın özellikleri bildirilerek sorulması suretiyle belirlenerek arasındaki orana göre hasardan proporsiyon indirimi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 7.11.2013 gününde Üye …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Yanler arasında geçerli olan sigorta sözleşmesi 10.11.2008 tarihinde 1 yıl süreli olarak kurulmuştur.
Riziko 10.09.2009’da gerçekleşmiştir. Bu durumda olaya uygulanması gereken hükümler 6762 Sayılı TTK’nun 1290 vd.maddeleridir.
Sigorta ettirenin akit öncesi ihbar yükümlülüğünü düzenleyen TTK’nun 1290 maddesi gereğince sigorta ettiren kimse sigortacının sözleşmeyi yaparken hakiki vaziyetleri bildiği takdirde sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır koşullarda yapmasını gerektirecek bütün hususları sigortacıya bildirmek zorundadır. Sigorta ettirene sorulduğu halde susmuş veya eksik yahut gerçeğe aykırı beyanda bulunmuş ise, gerçeği bilmeyen sigortacı sözleşmeden cayabilir. Cayma hakkı gerçeğin öğrenildiği tarihten itibaren 1 ay içinde kullanılmalıdır. Süresi içinde cayma hakkını kullanmazsa bu hakkı düşecektir.
Yasanın bu özel hükmüne göre akit öncesi doğru ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin tek yaptırımın cayma hakkının kullanılması olarak öngörülmüş olup, eğer sigorta ettirenin kötüniyetli olduğu kanıtlanırsa sigorta şirketinin primi de hak kazanacağı sonuca bağlanmıştır.
Somut olayda sigorta sözleşmesi sırasında davalı sigortacının Bilgilendirme Yönetmeliği uyarınca sorumluluğunu yerine getirmediği saptandığı gibi rizikonun gerçekleşmesinden önce TTK’nun 1290 maddelesine uygun olarak cayma hakkını kullanmadığıda sabittir.
Sigorta sözleşmesinde sigortalı aracın kiralık olarak kullandırılması teminat dışında tutulmadığına göre, rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigortacı, tazminatın tamamını ödemekle yükümlüdür. Yasada düzenlenmemiş bir hususa dayanılarak sigortalı aleyhine yorum yoluyla tazminatın prim oranı esas alınarak indirilmesi mümkün değildir. Sigorta şirketi ancak varsa prim farkını sigorta ettirenden isteyebilir.
O halde mahkemece verilen karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, onanması gerekirken bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.