Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/11655 E. 2014/14386 K. 27.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11655
KARAR NO : 2014/14386
KARAR TARİHİ : 27.10.2014

MAHKEMESİ : Sorgun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/11/2012
NUMARASI : 2011/171-2012/308

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
– K A R A R –
Davacı vekili, davalıların işleteni ve temsilcisi olduğu otobüste şoför olarak çalışan müvekkillerinin desteği N. Ş.in meydana gelen kaza sonucu yaşamını yitirdiğini, davalı şirketin müvekkiline kazadan sonra 75.000,00 TL ödeme yaptığını, müvekkilinden ibraname imzalatıldığını, davalının sigorta şirketinden yüksek tazminat alabilmek için ibranameye 150.000,00 TL yazıldığını, davalı şirketin ferdi kaza sigortası poliçesi kapsamında müvekkilinden alınan vekaletname ile sigorta şirketinden 100.000,00 TL tazminat aldığını, alınan tazminattan müvekkiline hiçbir ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 25.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 25.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan istirdat istemine ilişkindir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı HUMK 343 (6100 sayılı HMK 236) maddesi “mahkemenin dairei kazası haricinde ikamet eden kimse yemin için o mahkemeye gelmek mecburiyetinde değildir. Bulunduğu mahal mahkemesinde veya ecnebi memleketinde ise mahallenin usulüne tevfikan o memleketin salahiyyettar memuru huzurunda yemin etmesini talep edebilir”, HUMK 337 (6100 sayılı HMK 228) maddesi de “yemin için çağırılacak kimseye, geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan günde gelmediği takdirde yeminden kaçınmış ve yemin edeceği vakıaların sabit olmuş sayılacağına karar verileceği çıkarılacak davetiyede yazılmak suretiyle bildirilir. Tayin edilen günde o kimse gelmezse yeminden kaçınmış ve yemin edeceği vakıalarında sabit olmuş sayılmasına karar verilir. Yemin davetiyesine yemine konu hususlar açıkça yazılır” hükmünü taşımaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, dava Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış davacı vekilinin davalılardan B.. Ş..’e yemin yöneltmesi üzerine adı geçen davalıya mahkemece yemin davetiyesi tebliğ edilmiş, davalının yemine icabet etmemesi nedeniyle mahkemece her iki davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Burhan’ın yerleşim yerinin İstanbul’da bulunması nedeniyle adı geçen davalının yemin eda etmek üzere Sorgun mahkemesine davet edilmesi mülga HUMK 337 (6100 sayılı HMK 236) maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi, usule aykırı tebliğ edilen yemin davetiyesi aynı zamanda HUMK 337 maddesinde öngörülen hususları da içermemesi nedeniyle usul hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
Bu durumda mahkemece, HUMK 337 (6100 sayılı HMK 228) maddesine uygun şekilde düzenlenecek yemin davetiyesi tebliğ edilip adı geçen davalının teklif edilen yemini eda etmek üzere bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davalı Burhan hakkında usul hükümlerine aykırı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3-Dava dışı sigorta şirketince tazminat, davacılar vekili olarak hareket eden B.. Ş..’e ödenmiş olup, davalı Burhan’ın diğer davalıyı temsilen sigorta şirketinden parayı aldığı konusunda 10.7.2008 günlü ibranamede bir açıklık bulunmamaktadır.
Bu halde 10.7.2008 ibra tarihinde davalı Burhan’ın diğer davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili olup olmadığı hususunun ilgili Ticaret Sicil Memurluğundan sorularak tespiti ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik araştırmaya dayalı davalı şirket hakkındaki davanın da kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.