Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/11426 E. 2014/14673 K. 30.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11426
KARAR NO : 2014/14673
KARAR TARİHİ : 30.10.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/03/2013
NUMARASI : 2003/499-2013/98

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar S.. Ş.. ve T.. V.. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı tarafın sebebiyet verdiği kazada müvekkilinin yaralandığını ve malul olduğunu açıklayıp fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiş, ıslah ile maddi tazminat talebini 26.500,99 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar S.. Ş.. ve T.. V.. vekili, müvekkilinin kusuru olmadığını, davacının kendi davranışları ile maluliyetine neden olduğunu, ıslah ile artırılan kısmın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı sigorta şirketi vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 20.500,99 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar S.. Ş.. ve T.. V.. vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar S.. Ş.. ve Türk Güzel Sanatlar Vakfı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davacının yaralanması nedeniyle maluliyet oranının belirlenmesi için alınan rapora davalı vekili itiraz etmiş, davacının kaza sonrası tedaviyi kabul etmediği için maluliyet oluştuğunu, ameliyat olması gereken davacının ameliyat olmayarak kendi isteği ile hastaneden taburcu olduğunu, kazadan aylar sonra hastaneye başvurduğunu, maluliyetinin kazayla ilgili olmadığını ya da davacının hatalı davranışları nedeniyle maluliyetinin arttığını savunmuş, yeniden rapor alınmasını istemiştir. Dosya kapsamına göre kazanın 03.02.2002 tarihinde meydana geldiği, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. E.M.tarafından düzenlenen belgeye göre davacının 18.06.2003 tarihinde ameliyat edildiği anlaşılmıştır. Bu hale göre davacıya ait kazadan sonra gittiği belirtilen hastanelerde bulunan tedavi evrakları, adli raporu ve tüm tedavi evrakları getirilerek davacının tedavisini gereği gibi yaptırmamasının zararı arttırıp arttırmadığı gibi hususlar da değerlendirilecek şekilde, kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığının ve maluliyet oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 03.02.2002 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince ıslah talebi 21.12.2012 tarihli dilekçeyle yapılmış ve aynı gün harcı yatırılmıştır. Davaya konu trafik kazası sonucunda bir kişi yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nun 102/4 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle ıslah tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuştur. Hal böyle iken, mahkemece ıslahla artırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, talebin tamamının kabulü yönünde yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
4-Bozma neden ve şekline göre davalılar S.. Ş.. ve T.. V.. vekilinin manevi tazminata ve tazminat hesap raporuna yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar S.. Ş.. ve T.. V.. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar S.. Ş.. ve Türk Güzel Sanatlar Vakfı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 4 nolu bentte açıklanan nedenlere davalılar S.. Ş.. ve T.. V.. vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar S.. Ş.. ve T.. V..’na geri verilmesine 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.