Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/11231 E. 2014/13018 K. 30.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11231
KARAR NO : 2014/13018
KARAR TARİHİ : 30.09.2014

MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2011/431-2012/632

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı tarafa ait araç sürücüsünün kusurlu hareketi ile meydana gelen kazada desteklerinin öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacı Fatma için 30.000 TL manevi, 1.000 TL destek, diğer davacılar için 10.000’er TL manevi, 1.000’er TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; feragat ve ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 Sayılı Yasanın 111.maddesinde “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmaların geçersiz olduğu, tazminat miktarlarına ilişkin olupda yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebileceği”,
5237 Sayılı Türk Ceza Yasasının 73/7 maddesinde de “Kamu davasının düşmesinin, suçdan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmesi ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklaması durumunda artık hukuk mahkemesinde dava açamayacağı” düzenlenmiştir.Somut uyuşmazlıkta 03.12.2010 tarihinde davalıların işleten, sürücü ve ZMSS sigortacısı olduğu araçta yolcu olan davacılar desteği gerçekleşen kazada vefat etmiş,
11.10.2011 tarihinde davacılar tarafından davalılar aleyhine eldeki dava açılmış,
Davacı tarafından düzenlenen ve işleten-sürücü-ZMSS’nin kazadan dolayı ibra edildiklerine ilişkin Antalya 15.Noterliği’nin 20.01.2011 gün 1972 nolu ibranamesi,
Davalı Mesut’un sanık olarak yargılandığı Antalya 8.Asliye Ceza Mahkmesinin 2011/53 esas sayılı dosyasına davacının “maddi ve manevi tüm tazminat haklarını aldığı, sürücüden şikayetçi olmadığı, araç sürücü ve işletenini ibra ettiğine” ilişkin 29.03.2011 günlü ibranamesi,
Davacının davalı sigortaya hitaben “Ölüm tazminatı ile ilgili tüm hak ve alacaklarından feragat ettiğine” ilişkin 20.01.2011 günlü dilekçesi dosyaya sunularak ibra ve feragat nedeniyle davanın reddi talep edilmiş,
Mahkemece ibra ve feragata dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa ibraname ve feragatın düzenlendiği tarih ile dava tarihi arasında 2918 Sayılı Yasanın 111.maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü süre geçmeden dava açılmıştır. Keza ibraname ve feragat herhangi bir bedel ihtiva etmediğinden makbuz niteliğini de taşımamaktadır.
Bu halde ibraname ve feragatın bedel ihtiva etmemesi ve davanın iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması nedeniyle ibraname ve feragata hukuki bir değer izafe edilmesi mümkün değildir.
Antalya 8.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/53 esas sayılı dosyasındaki davanın da, TCK 93/7 maddesinde öngörülen, şikayetten vazgeçme ile düşen davalardan bulunmaması nedeniyle davacıların ceza dosyasındaki soyut beyanları da eldeki davanın açılmasına ve görülmesine engel değildir.
Bu durumda hukuken bir değer ifade etmeyen ibraname-feragat ve ceza dosyasındaki vazgeçmeye göre davanın reddi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 30.9.2014 günü Üye ….’nın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
Sayın çoğunlukça, taraflar arasında düzenlenen 3 adet ibra ve bir adet feragatin bedelsiz olup KTK.111.maddesi hükmüne göre geçersiz olduğu ibra ve feragat nedeniyle davanın red edilmesinin isabetli olmadığı yerel mahkeme kararının bozulması yönündeki görüşüne katılmıyorum.
Somut olayda, davacıların miras bırakanları (destek) Ömer’in SGK kayıtlarına göre lokantada garsonluk yaptığı davalılardan Ahmet’in işleteni Mesut’un sürücüsü, G.. A..’nin ise ZMSS olduğu araçta yolcu olarak bulunmakta iken 3.12.2010 gününde meydana gelen trafik kazasında vefat ettiğini ileri sürüp davalılardan maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.
Davalılar Ahmet ve Mesut aşamalarda verdikleri beyanlarında, davacıların desteğinin alkol aldıkları lokantada garson olarak çalıştığını, lokontadan ayrılırken kendisini de araçla adresine bırakılmasını istediğini, onu da araçlarına aldıklarını, olay nedeniyle Mesut hakkında ceza davası açıldığını, davacıların ceza davası sırasında kendilerini ibra ettiğini, 30.000 TL ödeme yaptıklarını ileri sürmüşler. Davalı sigorta şirketide maddi tazminat yönünden haklarında ibra ve feragatin bulunduğunu savunmuştur.
Mahkemece feragat ve ibralar gözönüne alınarak davanın reddine karar verilmiş; karar yazılı gerekçelerle sayın çoğunlukça bozulmuştur.
Dava, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalılar, davacıların talepleri ile ilgili haklarında feragat ve ibra olduğunu savunmuşlar bununla ilgili belgelerini ibraz etmişlerdir.
Olay ve dava tarihinde ibra Borçlar Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Yargıtay uygulamaları ve yerel düzenlemelere göre tarafların aralarındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkları anlaşma ve ibra yoluyla çözüme kavuşturmaları mümkündür. Bu tür sözleşmeler iki taraflı hukuki işlem, sözleşme olmaları itibariyle Borçlar Kanunu’nun sözleşmelere ilişkin genel hükümleri uygulanabilecektir. Ayrıca ihtilafla ilgili başka düzenlemeler var ise onlarda uygulanabilecektir. Feragat ve ibraname işlemi, borcu ve sorumluluğu ortadan kaldıran irade açıklamalarıdır. Bu niteliği itibariyle borcu söndürür.
KTK.111.maddesi hükmünün her somut olaya uygulanması, gerekir görüşünde olmak, bazen bu hakkın kötüye kullanılması durumunu ortaya çıkarır. M.K 2.maddesi hükmüne göre; herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Somut olaya baktığımızda, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle davalı Mesut hakkında ceza davası açılmıştır. Ceza yargılaması sırasında (8.Asliye Ceza 2011/53 esas) mahkemeye hitaben davacımız F.S. 29.3.2011 tarihli şikayetten vazgeçme dilekçesi vermiş “Kaza nedeniyle tüm maddi ve manevi tazminat haklarımı aldığımdan ötürü herhangi bir zararımda söz konusu değildir. Zararım karşılanmıştır.” demiştir. Yine aynı tarihte “ibraname” başlıklı belge düzenlemiş kendi adına asaleten küçük çocuklara velayeten F. S. “maddi ve manevi tazminat olarak tüm tazminat haklarını aldıklarını, zararın tümüyle karşılandığını sürücü M.. K.. ve işleten A.. K..’yı tümüyle ibra ettiğini bildirmiştir. Davacı F. S. 20.1.2011 tarihli düzenlediği belge ilede “eşi Ö. S.’ın ölüm tazminatı ile ilgili tüm hak ve alacaklarından feragat ettiğini açıklamıştır. Yine aynı tarihte noterde düzenlediği “ibraname” ile kazadan dolayı araç sürücü-Araç sahibini ve sigorta şirketini hak ve alacağı olmadığından dolayı borçtan kurtarmıştır.
Açıklanan bu belgelerin tarihlerine bakıldığında, noterde düzenlenen ibraname ve sigorta şirketine hitaben yazılan feragat belgesi 20.1.2011 tarihlidir. Asliye Ceza Mahkemesine verilen şikayetçi olmadığı ve tüm tazminatların alındığı yolundaki beyanları içeren belgeler ise 29.3.2011 tarihlidir. Ocak 2011 tarihinde hiç bedel alınmadan verildiği kabul edilen feragat ve ibranamelerden iki ay sonra yine bedel alınmadan ceza mahkemesine verilen beyan ve ibraname düzenlemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Yine bu belgelerden 7-9 ay sonra tazminat davası açıp kendilerine ödeme yapılmadığı yolundaki beyanlara itibar etmek ve herhangi bir bedel yazmadığından şekli olarak itiraza uğramayan ve hukuki ilişkiyi gösteren belgeleri geçersiz kabul etmek mümkün değildir. Diğer yandan şartları varsa ifa olmadanda borçtan kurtulan müteselsil borçlunun durumunun diğer müteselsil borçlulara etkisi durumlarıda sıkça karşılaşılan yasa hükmüdür.
Açıklanan maddi ve hukuksal bulgulara göre, davalılar tarafında sunulan belgelerin içeriğine göre, davacıların eldeki davayı açmaları ve hiçbir bedel ödemediği yönündeki savunmaları açıkladığım gerekçelerle somut olayda kabulünün mümkün olmadığı, hakkın kötüye kullanılması olarak kabulünün gerekeceği, hakkın kötüye kullanılmasının hiçbir hukuk düzenince korunmayacağından yerel mahkeme kararının onanması görüşündeyiz.
Karşı Oy