Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/11007 E. 2014/11921 K. 16.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11007
KARAR NO : 2014/11921
KARAR TARİHİ : 16.09.2014

MAHKEMESİ : Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/03/2013
NUMARASI : 2011/139-2013/286

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı K. L.Hiz. ve Loj. San. ve Tic. A.Ş. vekili ve davalı M. A. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkili sigorta şirketine kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan araca, davalıların sürücüsü, işleteni ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucunda sigortalı araçta meydana gelen hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu belirterek 1.874,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı K. L. Hiz. ve Loj. San. ve Tic. A.Ş. vekili; sigortalı araç sürücüsünün park yasağı olan yere park etmesi nedeniyle kazanın meydana geldiğini ve talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı G.. A.. vekili; müvekkilinin, zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatını aşan kısım için sorumlu olduğunu, zararın trafik sigortası teminatı dahilinde bulunduğu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı M. A. davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 1.874,00 TL’nin sigorta şirketi yönünden limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden, diğer davalılar yönünden ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı K. L. Hiz. ve Loj. San. ve Tic. A.Ş. vekili ve davalı M. A. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Yargılamanın sağlıklı ve adil bir şekilde yapılması öncelikle tarafların davadan haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 1982 Anayasasının 36. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca açık bir şekilde vurgulanan temel hukuk kurallarına göre, mahkeme tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez.
Değinilen işlemlerin yanında tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun ve tüzük hükümlerinin tamamen uygulanması zorunludur.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre bir kimseye tebligat yapılabilmesi için evvela o dava veya takipte muhataba sözkonusu tebligattan önce usulüne uygun olarak bir tebligat yapılmış olması gerekir. Diğer bir anlatımla muhataba daha öncesinde usulüne göre herhangi bir tebligat yapılmamışsa sonraki tebligatların 35. madde kapsamında yapılması mümkün değildir. Kaldı ki, aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince muhataba daha önce usulüne uygun tebligat yapılmış olsa dahi, tebligat esnasında muhatabın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin de tespit edilememesi gerekir. Muhatabın adres kayıt sisteminde adresinin bulunması halinde yine tebligatın 35. madde kapsamında yapılması mümkün değildir.
Somut olayda, davalı M. A.’a dava dilekçesinin tebliği amacıyla gönderilen tebligatlar iade edilmiştir. Bunun üzerine mahkeme tarafından davalı M. A.’a Tebligat Kanunu 35. madde uyarınca tebliğ yapılmasına karar verilmiş ve bu maddeye göre davalı M. A. tebligat yapılarak davaya devam edilmiştir. Ne var ki davalıya daha öncesinden usulüne uygun herhangi bir tebligat yapılmadığı gibi, davalının adres kayıt sistemindeki adresinin 31.03.2008
tarihli ikametgah senediyle tespit edilmesine rağmen bu adrese herhagi bir tebligatta çıkartılmamıştır.
Bu halde davalı tarafa Tebligat Kanunu ile Tüzüğün hükümlerine uygun şekilde tebligat yapıldığından söz edilemez.
Bu durumda mahkemece davalı M. A.’a usule uygun şekilde dava dilekçesinin tebliği ile savunma ve delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde taraf teşkili sağlanmadan, yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğundan hükmün bozulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı M. A.’ın temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre davalı K. L. Hiz. ve Loj. San. ve Tic. A.Ş. vekili ve davalı M. A.’ın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar M. A. ve K.. L. Hiz. ve Loj. San. ve Tic. A.Ş’ne geri verilmesine 16.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.