Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/10616 E. 2014/15603 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10616
KARAR NO : 2014/15603
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2012
NUMARASI : 2010/507-2012/515

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulünene dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, Ç.. İnş.San ve Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve kanuni temsilcisi davalı borçlu M.. E..’in amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 1.7.2008 tarihinde işçisi davalı A.. U..’a, onun da 10.7.2008 tarihinde davalı B.. D..’a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline, muvazaa yapan davalılar yönünden nakten tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlular Ç.. İnş.San ve Tic. Ltd. Şti. ve M.. E.. savunma yapmamıştır.
Davalı A.. U.., borçlu Mustafa’nın işçisi olduğunu, dava konusu taşınmazın üzerine yapılmasına işten çıkarılma korkusu ile itiraz etmediğini,yine taşınmazın borçlu tarafından kendisi üzerinden davalı Bülent’e satıldığını, alırken ve satarken para almadığını belirtmiştir.
Davalı B.. D.. vekili; taşınmazın satılık olduğunu ilandan öğrendiklerini, davalı Abdullah ile görüştüklerini banka kredisi kullanarak taşınmazı 400.000 TL bedelle aldıklarını, anılan bedeli de taşınmaz üzerindeki ipotek için ipotek alacaklısı bankaya havale ettiklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, A.. U..’un borçlunun işçisi olduğu, İş Yasası gereğince şirket tarafından çalışanları aleyhine düzenleme yapılmaması hakkında düzenlemeler olduğu, Abdullah’a yapılan satışın 15.000 TL,Bülent’e yapılan satışın 400.000 TL olduğu göz önüne alındığında Abdullah’ın alım satımda para vermediği,
Bülent’e yapılan satışın ise M.. M..tarafından yapıldığının sabit olduğu, Abdullah’ın yaptığı işlem muvazaaya katılım anlamında olup şirket işçisi olması ve işten çıkarılma korkusuyla böyle bir talebi kabul etmek zorunda kalması nedeniyle bu şahsın sorumluluğu cihetine gidilemeyeceği, kaldı ki, Abdullah korkudan bu işleme girdiğinden iradi olarak muvazaanın tarafı olmadığı kendisi için herhangi bir fayda da sağlamadığı, davalı Bülent’in taşınmazı 400.000 TL karşılığı aldığı Bülent’e yapılan satışta kanun dışı ve muvazaanın mevcut olmadığı iyiniyetli olduğu gerekçesiyle davalılar B.. D.. ve A.. U.. hakkındaki davanın reddine, davalılar Ç.. İnş. San ve Tic. Ltd. Şti. ve M.. E.. hakkında açılan davanın bedele dönük olarak kabulü ile 218.463,98 TL’nin 14.10.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte adı geçen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, tapuya yönelik iptal isteğine ait talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 6183 Sayılı AATUHK’nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.Bu davaların amacı kamu alacağını ödemeyen, malı bulunmayan veya borca yetmeyen borçlunun, kamu alacağının tahsiline olanak vermemek için yaptığı, aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve davanın tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış olması gereklidir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise 6183 Sayılı AATUHK’nun 27, 28,29 30 maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle anılan yasanın 27.ve 28.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza 30.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 29.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
6183 Sayılı AATUHK’nun 25. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
6183 Sayılı AATUHK’nun 31 maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, mahkemece davalı A.. U..’un borçlunun işçisi olması nedeniyle dava konusu 1.7.2008 tarihli tasarrufun, işten çıkarılma korkusu ile tarafı olduğu,para alıp vermediği, iradi olarak muvazaaya taraf olmadığından sorumluluğunun sözkonusu olmadığı, 10.7.2008 tarihli tasarrufun ise davalı işçi A.. U.. üzerinden borçlu ile davalı Bülent arasında gerçekleştiği, Bülent’e yapılan satışta kanun dışı ve muvazaa olmadığı, Bülent’in iyiniyetli olduğu gerekçesiyle hakkındaki davanın reddine ,vergi borcu olan 218.463,98 TL’nin davalı borçlulardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasıl faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş ise de varılan sonuç yukarıdaki yasal düzenlemeler gereği yapılmış bir değerlendirme sonucuna dayanmadığından isabetli görülmemiştir. Mahkemece yapılması gereken, dava konusu 1.7.2008 ve 10.7.2008 tarihli tasarrufların 6183 Sayılı AATUHK’nun 27,28,29,30 ve 31 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı yönünden mevcut delillere göre değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de; dava konusu tasarrufun tarafı olmayan davalı Ç.. İnş.San ve Tic. Ltd. Şti hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Ayrıca davalı borçlular hakkındaki takip devam ettiğinden Mahkemece davalı borçluların vergi borcundan ayrıca sorumluluklarına karar verilmesi ve borç miktarına faiz uygulanması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 11.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.