Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/970 E. 2012/5415 K. 02.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/970
KARAR NO : 2012/5415
KARAR TARİHİ : 02.05.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı İdare tarafından gönderilen haciz bildirisinden dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 6183 sayılı Kanun’un 79/III. maddesi uyarınca alacaklı kamu idaresi tarafından kendisine haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü kişi, aynı bentte gösterilen nedenlere dayanarak haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak itiraz edebilir. Aynı maddenin IV. bendine göre de herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açma hakkına sahiptir. Somut olayda da davacıya, alacaklı vergi dairesi tarafından gönderilen haciz bildirisi 05.11.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak davacı Kanun’da belirtilen yedi günlük sürede
haciz bildirisine karşı itirazlarını bildirse de davacı tarafa göndermeyip başka bir birime gönderilmiş olduğundan süresi geçirilmiş, daha sonra eldeki menfi tespit davasını açmıştır. Şu halde davacı her ne kadar Kanun’un öngördüğü yöntem dahilinde kamu borçlusuna karşı haciz bildirisinde belirtilen kadar borcu olmadığını ispat etmiş ise de davanın açılmasına kendisi sebep olmuştur. Yasal sürede haciz bildirisine itiraz etmeyerek bu davanın açılmasına neden olması nedeniyle de davalı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru değildir. Ayrıca 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde 16/6/2009 tarihinde ve 5904 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiğinin yazılmış olmasına karşın mahkemece nisbi vekalet ücreti tayini de yanlıştır. Ne var ki bu yanılgıların giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden 6100 sayılı HMK.nun geçici 3/2.maddesi delaletiyle HUMK.nun 438/7.maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 4 numaralı bendinde yer alan “davalıdan tahsil olunarak davacıya verilmesine,” ibaresinin çıkarılarak yerine “ davacı üzerinde bırakılmasına,” ibaresinin yazılmasına 5 numaralı bent içeriğinin tamamen çıkarılarak yerine “Dava açılmasına davacı taraf sebebiyet verdiğinden lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA 2.5.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.