Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/7019 E. 2012/12292 K. 08.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/7019
KARAR NO : 2012/12292
KARAR TARİHİ : 08.11.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı müvekkiline ait aracın tek taraflı kazada hasarlandığını, ihbara rağmen davalının aracın alkollü sürücü kullanımında iken kazanın meydana geldiğinden bahisle hasarı karşılamadığını,… Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/342-2010/147 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda sürücünün … olmadığının tesbit edildiğini belirterek şimdilik 8.000 TL’nın temerrüt tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, araç üzerinde rehin hakkı olduğundan davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, davacının doğru ihbar mükellefiyetine uymadığını, aracın sürücüsünün 1.90 promil alkollü olan … olduğunu, bunun kaza tesbit tutanağı ve İlker’in hastanede verdiği beyanla sabit bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. TTK’nun 1269.maddesi (6102 sayılı Yeni TTK’nun 1453.maddesi) uyarınca, malı rehin alan kimse o mal üzerindeki menfaatini kendi adına sigorta ettirebileceği gibi aynı yasanın 1270.maddesi (6102 sayılı YTTK’nun 1454.maddesi) hükmü gereğince bir başkasının da rehin konusu malı rehin alan hesabına ve onun lehine sigorta ettirmesi mümkündür. Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan rehin hakkı sahibi olduğundan sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkının da öncelikle ona ait olması gerekir. Sigorta ettiren, ancak sigortalı malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta edilenin açık muvafakatını almak suretiyle sigortadan, şayet kendi menfaati de zedelendiği takdirde, tazminat istemek hakkına sahip olur.
Somut olayda, yargılama aşamasında sigortalı araç üzerinde rehin hakkı sahibi olan İNG Bank A.Ş Eskişehir Şubesi 21.02.2011 tarihli yazısı ile, mahkemece herhangi bir bedelin (tazminatın) ödenmesine karar verilmesi halinde, söz konusu bedelin sigorta şirketi tarafından, daini mürtehin sıfatı ile bankaya ödenmesi gerektiğinden, ödeme tarihinde banka alacağı değişeceğinden ödeme yapılmadan önce bankadan muvafakat alınmasının yerinde olacağı, fazlaya ilişkin her türlü hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile 21.02.2011 tarihli itibariyle 9.232,45 TL banka alacağının bulunduğu belirtilmiştir. Şarta bağlı muvafakatın geçerli olduğu kabul edilemez.
Bu durumda mahkemece, dain ve mürtehin sıfatı bulunan … Bank A.Ş … şubesinin açık ve şartsız muvafakatı olmadığından davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Kabule göre de; 2918 sayılı KTK’nun 48.maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1.maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer
araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanmayarakları belirtilmiştir. Öte yandan Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5.maddesinde; taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların kasko poliçesi teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde
reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları).
Somut olayda, kaza tesbit tutanağına ve … Devlet Hastanesinde görevli Dr. … tarafından, … hakkında düzenlenen 18.5.2009 tarihli genel adli muayyene raporuna göre, resmi belgelerin aksi davacı tarafça kanıtlanamadığından davacıya ait aracın olay anındaki sürücüsünün … olduğunun kabulü gerekmiştir. Adı belirtilen sürücü 1.90 promil alkollü olarak araç kullanırken fren yaptığı esnada direksiyon hakimiyetini kaybederek kazaya sebebiyet vermiştir. Ancak, yukarıda açıklanan ilkelere göre, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir. Bu konuda mahkemece hiç inceleme ve araştırma yapılmadan aracın sürücü … yönetiminde iken kazaya karıştığı ve sürücünün alkollü olması sebebiyle hasarın teminat kapsamında kalmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece, aralarında nöroloji ve trafik uzmanı (kusur konusunda) bilirkişilerden oluşacak bilirkişi kurulundan, olayın oluş şekli, yol ve hava durumu ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilip, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurlarında etkili olup olmadığının tesbiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 8.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.