YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/4741
KARAR NO : 2012/9398
KARAR TARİHİ : 17.09.2012
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının işleteni olduğu ve müvekkili şirkete trafik sigortalı aracın alkollü sürücü davalı idaresinde iken trafik kazası sonucu 3.kişi aracında hasara neden olduğunu, karşı araç hasar bedelinin müvekkilince ödendiğini ve alacağın rücuen tahsili için davalı aleyhine … 21.İcra Müdürlüğünün 2010/8250 sayılı dosyasından yapılan icra takibine haksız itiraz nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek, 4.844,00 TL. alacak üzerinden yapılan takibe vaki itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline, takibin 4.713,00 TL.asıl alacak ve 131,32 TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.844,32 TL. üzerinden devamına, asıl alacağa yasal faiz yürütülmesine, asıl alacak üzerinden % 40 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, trafik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı tarafından zarar gören 3. kişiye ödenen tazminatın, sigortalıdan rücuan tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. Maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan “b-2” bendinde “alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. Maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde,yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına zararın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda zararın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. Maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağı ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda; davacıya sigortalı aracın sürücüsü 120 promil alkollü olarak araç kullanırken ışık kontrollü kavşak içinde 3.kişiye ait araçla çarpışmış, trafik kazası tespit tutanağına göre, her iki sürücüde yeşil ışıkta geçtiklerini beyan ettiğinden sürücülerin kusur oranlarının belirlenemediği belirtilmiştir. Davacı … 3.kişi aracında oluşan hasardan % 50 kusur oranına göre indirim yaparak ödemede bulunmuş ve bu miktar üzerinden sigortalısına karşı icra takibine geçmiştir. Dava dilekçesinde de davacı vekili % 50 kusur oranına dayanarak itirazın iptali davası açmıştır. Bu durumda, her ne kadar bilirkişi raporunda kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği belirtilmiş ise de davacı vekilinin dava dilekçesinde dayandığı kusur oranı ile alkol dışında başka etken olan 3.kişinin de kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunduğunu kabul etmekle, olaydaki münhasırlık unsurunun ortadan kalkmış olduğu kabul edilmelidir.
O halde, mahkemece kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisi ile meydana gelmediğinin, hasarın trafik sigorta teminatı içinde kaldığının ve davacının rücu hakkının bulunmadığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre; dava konusu tazminat miktarı likit (belirli, muayyen) olmayıp hükmedilecek tazminat miktarının tesbiti yargılamayı gerektirdiğinden, davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesi de isabetli değildir.
SONUÇ; Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilini yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 17.9.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.