Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/470 E. 2012/5891 K. 08.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/470
KARAR NO : 2012/5891
KARAR TARİHİ : 08.05.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı … aleyhine trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası açtıklarını, yargılama sırasında davalı …’in aleyhine hükmedilecek tazminatın tahsilini karşılıksız bırakmak amacıyla muvaazalı olarak adına kayıtlı … plakalı aracını 28.1.2009 tarihinde kardeşi davalı …’e sattığını, bu tasarrufun Borçlar Kanunun 18.maddesi kapsamında muvazaalı olarak mal kaçırmak kastıyla yapılmış olması ve tasarrufun İİK 277 ve devamı maddelerine göre iptale tabi olması nedeniyle tasarrufun BK 18, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince iptalini dava ve talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili aleyhine açılan tazminat davası devam ettiğinden kesinleşmiş bir alacak ve icra takibi bulunmadığını, müvekkilinin aciz halinde olmadığını, dava konusu aracın tazminat davasında önce ve gerçek bedelle satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, tazminat davası derdest olduğundan alacağın kesinleşmediğini, aracı gerçek bedeliyle aldığını ve halen kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, davalı borçlu aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davası halen derdest olduğundan kesinleşmiş bir alacak, borçlu hakkında yapılmış bir icra takibi ve aciz belgesi bulunmadığından tasarrufun iptali davasının dava şartları mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına davanın İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış olması nedeniyle dava koşullarının bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2,75 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 8.5.2012 gününde üye …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Davacı, davalı …’in işleteni olduğu aracın 13.2.2007 tarihinde çarpması üzerine yaralandığını, araç işleteni sürücüsü ve ZMSS aleyhine Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkenmesinin 2009/432 esas sayılı dosyasında tazminat davası açtığını, ihtiyati tedbir talep ettiği aracın olaydan sonra 28.1.2009 tarihinde davalı işleten tarafından kardeşi diğer davalı …’a muvazaalı olarak devredildiğini öğrendiğini, davalılar arasındaki araç devrinin gerçek amacının açtığı davayı ve yapacağı icra takibini sonuçsuz bırakmak olduğunu, satışın BK.18.maddesi gereğince muvazaalı bulunduğunu, keza İİK’nun 277.maddesi gereğince de iptale tabi olduğunu bildirerek tasarrufun (satışın) iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmış,
Davalılar davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece davanın İİK’nun 277. vd.maddesine dayalı tasarrufun iptali davası niteliğinde bulunduğu, borçlu hakkında kesinleşmiş bir icra takibi ve alınmış geçici-kesin aciz vesikası bulunmadığı gerekçesiyle ön şart yokluğundan davanın reddine karar verilmiş,
Sayın çoğunluk tarafından yerel mahkeme kararındaki gerekçeler haklı görülerek karar onanmıştır.
Sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılamamaktayım.
Zira; davacı vekili dava dilekçesi, 6.5.2011 günlü cevaba cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında “tazminat davasının derdest olduğunu, bu nedenle icra takibine geçemediğini, tazminat davası sonucunda alacakları kararla icraya başvuracağını, ancak icra takip tarihi itibariyle tasarrufun iptali davası için öngörülen sürelerin geçmiş olabileceğini, davalıların kardeş olmaları nedeniyle yapılan satış işleminin muvazaalı ve Bk.18.maddesi gereğince geçersiz olduğunu” beyanla tasarrufun (satışın iptaline karar verilmesini istemiştir).
6100 sayılı HMK’nun 33 md.(mülga 1086 sayılı HUMK’nun 76.md) göre maddi vakıaları açıklamak taraflara hukuki nitelendirmesi ise hakime aittir.
Dosya içeriğinden, iddia bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın Bk.18.maddesinde öngörülen muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarrufun (satış) iptali istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının dava dilekçesinde Bk.18.maddesi yanısıra aynı zamanda İİK 277 vd.maddesini zikret etmesi davaya, İİK 277 vd. maddesinde öngörülen tasarrufun iptali davası niteliğini kazandırmamaktadır.
Bu halde Bk 18.maddesine dayalı davada, yerel mahkeme hakiminin hukuki nitelendirmede yanılgıya düşerek davayı İİK 277 maddesinde öngörülen tasarrufun iptali davası olarak değerlendirmesi ve ön şart yokluğundan davayı reddetmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan kararın bu yönde bozulması gerekirken yerel mahkeme gibi davayı nitelendirerek kararı onayan sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.


(M)