Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/3429 E. 2012/4234 K. 09.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3429
KARAR NO : 2012/4234
KARAR TARİHİ : 09.04.2012

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı (3.kişi) vekili, davalı alacaklı tarafından borçlu aleyhine yürütülen takipte, Karşıyaka 4.İcra Müdürlüğünün 2007/2218 Tal. sayılı dosyasından uygulanan 02.10.2010 tarihli haciz işleminde borçlu ile ilgisi bulunmayan müvekkiline ait işyerindeki malların haczedildiğini, borçlunun işyerini kapattıktan sonra öğrencisi olan davacının işyeri ve ikametinin bir odasında kaldığını ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı (alacaklı) vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davacının daha önceden öğretmen-öğrenci ilişkisi nedeniyle tanıdığı borçluyu işlerinin bozulmasından sonra kendi kurduğu işyerine yardımcı olarak aldığı, mahcuzların davacıya ait olduğu, borçluya ait malların kendisine ait işyerinde iken haczedildikleri, borçlunun aynı meslekte işyeri açan davacıya mal ve sermaye aktardığı konusunda somut bir delilin ortaya konulamadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile mahcuzların mülkiyetinin davacı 3.kişiye ait bulunduğunun tespiti ile üzerlerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3.kişinin, İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.
Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, verilen karar dosyada mevcut delillere uygun düşmemektedir.
Dava konusu 02.10.2010 tarihli haciz işlemi davacı 3.kişi adına kayıtlı adreste yapılmıştır. Ancak; takip konusu borç 03.3.2007 tanzim tarihli bonolardan kaynaklanmakta olup, dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, aynı takip nedeniyle daha önceki tarihlerde borçluya ait adreslerde haciz işlemi yapıldığı, en son borçlu adresinde haciz işlemi için gidilen 17.3.2010 tarihinde borçlunun adresinden taşındığı belirlenmiştir. Davacı 3.kişi borçlunun adresinden taşındığı belirlenen tarihe çok yakın bir tarihte (01.3.2010) dava konusu haciz işleminin yapıldığı adrese naklen gelmiş ve borçlu ile birlikte bu adreste kalmaktadır. Kira sözleşmesinde borçlunun kefil olarak imzası bulunduğu gibi, hacizde borçluya ait evraklar da bulunmuştur. Özet olarak, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, borçlu ile 3.kişi arasında aynı meslek ve konuda bir ilişki bulunduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, İİK.nun 8.maddesi uyarınca aksi sabit oluncaya kadar geçerli haciz tutanağı içeriğine göre, davacı 3.kişi haciz sırasında borçlu ile birlikte kaldıklarını ve birlikte çalıştıklarını, bir kısım malların borçluya ait olduğunu belirtmiş ve borçlunun diplomasının duvarda asılı olduğu da belirlenmiştir.
Buna göre, davacı 3.kişi ile borçlunun haciz adresinde birlikte ticari faaliyette bulundukları, dava konusu mahcuzları birlikte ellerinde bulundurdukları ve İİK’nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu dolayısı ile alacaklı yararına olduğu, borçlu ile 3.kişi tarafından alacaklıdan mal kaçırmaya ve hacizleri önlemeye yönelik muvazaalı işlemler yapıldığı kabul edilmelidir. Davacı 3.kişi tarafından ibraz edilen ve borcun doğumundan sonraki tarihlere ait olup, her zaman temini mümkün olan vergi kaydı, faturalar ve adi nitelikli kira sözleşmesi ile yasal mülkiyet karinesinin aksinin kesin ve güçlü delillerle ispat edildiğinden de söz edilemez.
O halde, açıklanan hukuki ve maddi olgular karşısında, mahkemece, davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle, sonuç olarak mahcuzlar üzerindeki “haczin kaldırılması” şeklinde hüküm kurmak gerekirken ve istihkak davalarında mülkiyetin tespitine yönelik karar verilemeyeceği dikkate alınmadan, yazılı şekilde “mahcuzların mülkiyetinin davacıya ait bulunduğunun tespitine” şeklinde hüküm kurulması da doğru değildir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine 9.4.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.