YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/2638
KARAR NO : 2012/13537
KARAR TARİHİ : 04.12.2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 4.12.2012 Salı günü taraflardan gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili; Davalıların maliki, sürücüsü ve sigortacısı olduğu aracın sürücüsünün kusurlu olarak davacının yolcu olarak içerisinde bulunduğu araca çarpması sonucu yaralanmasına sebebiyet verdiğini, davacının alnından aldığı darbe nedeniyle göz zarının yırtıldığını ve yüzünde sabit izler kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; Kazada davalılara yüklenecek kusur sorumluluğunun bulunmadığı, davacının yolcu olarak bulunduğu aracı kullanan dava dışı eşinin kazada tam kusurlu olduğu, hiç kimsenin kendi kusurundan istifade edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Aydın 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/924 E.- 2011/868 K. sayılı dosyasında, davalı sürücü …’in kusurlu olduğu benimsenerek taksirle yaralanmaya neden olma suçundan mahkum olduğu anlaşılmaktadır. Eldeki davada ise davalının kusurlu olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de, Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Bu nedenle, Ceza Mahkemesinde mahkum olan tarafın Hukuk Mahkemesince kusursuz sayılması mümkün değildir.
Bu itibarla, Ceza Mahkemesi kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılarak, kesinleşme durumunda Borçlar Kanunu’nun 53. maddesine göre değerlendirme yapılması, henüz kesinleşmemişse sonucunun beklenmesi gerekirken, davalının kusursuz olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2 fıkrası gereğince ret sebebi ortak olan müteselsil sorumlu konumundaki davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde her bir davalı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.12.2012 günü oybirliğiyle karar verildi.