Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/16323 E. 2013/1718 K. 18.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/16323
KARAR NO : 2013/1718
KARAR TARİHİ : 18.02.2013

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki istihkak iddiasının reddi davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı (alacaklı) vekili, … İcra Müdürlüğü’nün 2010/21290 sayılı Takip dosyasında davalı üçüncü kişi bankaya haciz ihbarnamesi gönderildiğini, 8305–240171 numaralı yatırım hesabında bulunan 100 adet B tipi likit fon bulunduğu, borçlu ile imzalanan kredi sözleşmeleri gereğince kendilerinin takas ve rehin haklarından sonra gelmek üzere haczin işlendiği yönünde bilgi verildiğini, muaccel hale gelmiş bir alacağın varlığını kanıtlayamadıkları için bankanın istihkak iddiasını kabul etmediklerini belirterek davanın kabulü ile istihkak iddiasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı (üçüncü kişi) vekili, uyuşmazlık konusunun haciz ihbarnamesine itiraz olması nedeni ile görevli mahkemenin icra ceza mahkemesi olduğunu, borçlu ile üçüncü kişi banka arasında imzalanan kredi sözleşmeleri gereğince yatırım hesabı üzerinde takas ve rehin haklarının bulunduğunu, hesap üzerinde başka takip dosyalarından alınan haciz kararları nedeni ile Merkezi Kayıt Kuruluşu’nun koyduğu bloke nedeni ile hesaptaki fonların bozdurulup alacağa mahsup edilemediğini, belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı (borçlu), usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre: “davanın kabulü ile istihkak iddiasının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nun 99. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak iddiasının reddi” davası niteliğindedir.
Davalı üçüncü kişi banka ve takip borçlusu arasında 11.800,00.-TL değerinde tüketici kredisi için imzalanmış bulunan 23.02.2010 tarihli sözleşmenin 11.maddesinde “Müşteri ve kefilleri, bankaya karşı işbu sözleşmeden doğan ve/veya herhangi bir sebepten doğmuş ve doğacak her türlü borçlarının teminatını teşkil etmek üzere, bankanın bütün şubelerindeki her türlü hesap bakiyelerinin ve doğmuş doğacak her türlü alacaklarının; kendilerine ait olup da bankada bulunan bütün kıymetli evrak ve menkul kıymetler, hamiline ve nama yazılı mevduat sertifikaları, bunların kuponları, kıymetli madenler, menkuller ve kiralık kasa üzerinde Bankanın hapis hakkı bulunacağını ve bütün alacaklarının ve hesaplarının Bankaya rehin edilmiş olduğunu, bunların veya bedellerinin Bankaca takas ve mahsup edilebileceğini…kayıtsız şartsız kabul ve beyan ederler.” düzenlemesi yer almaktadır.
Üçüncü kişi bankadan temin edilen ödeme planı ve tahsilât makbuzlarına göre; takibe konu borcun doğduğu 15.08.2010’da ve takip tarihi itibarı ile tüketici kredisi borcu varlığını korumaktadır. Diğer yandan davacının dayandığı rehin ve hapis hakkının anılan kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte üçüncü kişi bankanın borçlusuna karşı ileri sürebildiği rehin ve hapis hakkını, borçlusunun alacaklısına karşı da (istihkak iddiası ile) ileri sürebilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yöndedir.
Gerçekten de TMK’nun 881. maddesinde: “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir.
Öyleyse somut olayda, haciz kararının alındığı tarih itibarı ile takip borçlusunun üçüncü kişi bankaya olan kredi borcunun miktarı ile borçluya ait hesaptaki fonların değeri uzman bilirkişi eli ile tespit edilmesi, sonucuna göre de borçluya ait hesaptaki fonlar üzerinde üçüncü kişi bankanın bilirkişi incelemesi ile belirlenen kredi alacağı miktarı ile sınırlı olarak rehin ve hapis hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
Belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınmadan eksik araştırma ve incelemeye davalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı 3.kişiye geri verilmesine 18.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.