Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/16197 E. 2014/2955 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/16197
KARAR NO : 2014/2955
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

MAHKEMESİ : Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/05/2012
NUMARASI : 2010/56-2012/151

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı S.. T.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu S.. T..’in amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı iki taşınmazdaki hisselerini 24.3.2009 tarihinde annesi davalı S. Ö.’e sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptali talep etmiştir.
Davalı borçlu S.. T.. dava konusu taşınmazlardaki miras hisselerini annesi davalı S. Ö.’den aldığı 25.000,00 TL’lik borca karşılık devrettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı Sabriye Özdemir, Bursa Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taşınmaz hisselerini alacağına karşılık aldığını, borçtan habersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, davalı anne-kız arasındaki dava konusu tasarrufların 6183 Sayılı Yasanın 27,28,29 ve 30. maddelerine göre iptale tabi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı S.. T.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 6183 Sayılı AATUHK’nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için kamu veya kurum alacağının iptal konusu tasarruftan önce doğmuş bulunması, alacağı kesinleşmiş olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, borçlunun malı bulunmaması veya bulunan malın borcu karşılamaması,davanın, iptali istenen tasarruftan itibaren 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu şartların varlığı halinde de dava konusu tasarrufun aynı Kanunun 27,28,29,30. maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda, davacı İdare tarafından 17.6.2010 tarihli üst yazı ile gönderilen evraklardan davalı borçlu hakkında vergi denetmeni Mehmet Asarkaya tarafından düzenlenen 19.9.2007 tarihli rapora istinaden 22.5.2002 tarihinden itibaren mükellefiyet tesis edildiği, mükellefin 2002 ve takip eden dönemlerde düzenlemiş olduğu faturaların komisyon karşılığı düzenlenmiş sahte faturalar olduğu tespit edildiği, sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ihtimalinin bulunması nedeniyle 213 Sayılı V.U.K.’nun 160.maddesine istinaden 31.12.2008 tarihi itibarıyla mükellefiyetine son verildiğinin belirtildiği ve yazı ekinde vergi denetmeninin 19.9.2007 tarihli raporu, yoklama fişi ve borçluya ait iki adet sicil formunun gönderildiği, 4.8.2011 tarihli üst yazı ile gönderilen evraklarda ise davalı borçlu hakkında 16.10.2007 ve 13.11.2009 tarihlerinde düzenlenen haciz bildirileri ile Tapu Sicil Müdürlüğü, Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü, Ziraat Bankası Kozlu ve Kilimli şubesi, Türkiye Halk Bankası AŞ, Vakıfbank AŞ., Denizbank AŞ., Akbank AŞ., Garanti Bankası AŞ., Şekerbank AŞ, Yapı ve Kredi Bankası AŞ., Oyakbank AŞ.İş Bankası AŞ. Zonguldak şubelerine yazı yazıldığı bunun dışında borçlu hakkında düzenlenmiş takip yaprağı ödeme emri tebliği belgelerinin ibraz edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece, davacı idareden davalı borçlu hakkında yapılan takibe ilişkin olarak takip yaprakları ile ödeme emri tebliğ belgeleri ve davalı borçlu temyiz dilekçesinde Zonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/306 Esas 2010/108 Karar sayılı ilamı ile sahte fatura düzenleme suçundan beraat ettiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini belirttiğinden ilgili dosya da istenerek borçlu hakkındaki takibin kesinleşip kesinleşmediği, takip kesinleşmiş ise borcun hangi döneme ait olduğu, 24.3.2009 tasarruf tarihine kadar olan davacı idarenin alacak tutarı ,davalı borçlu 6111 sayılı Kanundan yararlandığını belirtiğinden davacı idareden borçlunun 6111 Sayılı Yasadan yararlanıp yararlanmadığı, yararlanmış ise tecil evrakları ve ödeme belgeleri de istenerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmünü içerdiğinden davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda belirtilen nedenlerle davalı S.. T..’in temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı S.. T..’e geri verilmesine 4.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.