Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/15804 E. 2014/3643 K. 17.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15804
KARAR NO : 2014/3643
KARAR TARİHİ : 17.03.2014

MAHKEMESİ : Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2012
NUMARASI : 2010/355-2012/518

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu İ.. Ç..’ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 30.12.2005 tarihinde dava dışı annesi N. G.’e, Nazlı’nın 6.8.2008 tarihinde dava dışı K.. Y..’na, onun da 13.10.2008 tarihinde borçlunun dayısı davalı Y.. G..’e sattığını, taşınmazın halen borçlunun babası tarafından kullanıldığını, satış işlemlerinin muvazaalı olduğunu belirterek 13.10.2008 tarihli satışın muvazaa nedeniyle iptaline, bu talebin kabul edilmemesi halinde tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu savunma yapmamıştır.
Davalı Y.. G.. vekili, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan önce yapılmış olması nedeniyle İİK’nun 278.maddesindeki iptal koşullarının oluşmadığını, taşınmazı dava dışı 4.kişiden aldıklarından TBK’nun 19.maddesindeki şartların da oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre dava konusu taşınmazla ilgili davalılar arasında bir işlem olmadığı, davalı borçlunun dava konusu taşınmazı takip konusu senetlerin tanzim tarihinden önce devrettiği bu nedenle muvazaa sebebiyle tapu iptali tescil ve tasarrufun iptali
koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemiştir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının Ankara 9.İcra Müdürlüğünün 2008/10680 ve 2008/11150 sayılı takip dosyaları yönünden 24.4.2008 tanzim tarihli senetlerle 25.8.2008 ve 25.9.2008 keşide tarihli çeklere dayandığı, borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, her iki takip dosyası açısından da 8.3.2010 tarihli 20.017,67 TL ve 21.333,00 TL meblağlı kat’i aciz belgelerinin düzenlendiği ve davanın İİK 284.maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Hernekadar davalı borçlu ile dava dışı annesi N.G. arasındaki 30.12.2005 tarihli tasarruf takip konusu senet ve çeklerin tanzim ve keşide tarihinden (borçlardan) önce yapılmış ise davacı vekili takip konusu senet ve çeklerin müvekkili ile davalı borçlu İlhan tarafından 2005 yılında kurulan şirketle ilgili olduğunu beyan ettiği, 25.4.2008 tarihli fesihname sunduğu anlaşıldığından ve uygulamada ileri tarihli çek ve senet tanzim edildiği bilinen ve sık karşılaşılan bir durum olduğundan öncelikle davacı vekiline takip konusu senet ve çeklere ilgili temel borç ilişkisi ve borcun doğumuyla ilgili tüm delil ve belgelerini sunması için süre verilmesi,
bildireceği delillerin toplanması şirket kuruluş belgesi, hisse devri gibi belgeler sunulur ise şirket kayıtları ve defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun doğduğu tarihin tespiti, borcun 30.12.2005 tarihinden önce doğduğunun belirlenmesi halinde borçlu ile davalı 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan İİK 282 madde gereğince N. G. ve K.. Y..’na dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması ve bildirecekleri delillerin toplanması, dava konusu 30.12.2005, 6.8.2008 ve 13.10.2008 tarihli tasarrufların İİK 278, 279, 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi, borcun doğum tarihinin iptali istenen 30.12.2005 tarihli tasarruftan sonra olduğunun belirlenmesi halinde de davanın önşart yokluğundan reddi ile davalı Yılmaz yararına AAÜT’nin 7/2.maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de dava önşart yokluğundan reddedildiğinden davalı Y.. G.. yararına AAÜT’nin 7/2 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.