Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/15434 E. 2014/9705 K. 12.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15434
KARAR NO : 2014/9705
KARAR TARİHİ : 12.06.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2012
NUMARASI : 2009/153-2012/253

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili davalılardan E.. G.. ve T.. G..’ın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak kendisine ait taşınmaz payını diğer davalı T. Eurinox Paslanmaz Çelik Servis Merkezi A.Ş.ye sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı şirket davanın reddini savunmuş, diğer davalılar cevap vermemiştir.
Mahkemece tasarrufun gerçek borç tasfiyesine yönelik olması ve kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. İptal davasından maksat İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmektir. Bu davanın önkoşulu ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. Ayrıca İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Yine kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. Buradaki üçüncü kişiden maksat, borçlu ile doğrudan işlem yapan değil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna dördüncü kişi denilir. Borçlu ile işlemde bulunmayan dördüncü kişiler hakkında dava açılıp açılmaması davacının isteğine bağlıdır ve bu kişiler yönünden iptal kararı verilebilmesi kötü niyetli olduklarının yani borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanmasına bağlıdır. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkardığı tarihteki gerçek değeridir. Somut olayda dava konusu taşınmazın 1/4’er payı 11.10.2002 tarihinde borçlu davalılar Tolga ve E.. G.. tarafından davalı Şirkete satıldığı, aynı taşınmazın 06.05.2011 tarihinde ise dava dışı Vedat Karataş’a satıldığı, dosya içeriğinden davalılar arasında tasarruf tarihinden öncesine dayanan ticari ilişkilerin olduğu, davalı şirketin beyanlarından da taşınmazın davalılar arasındaki borç tasfiyesi nedeniyle alındığı bildirilmiştir. Bu durumda mahkemece davacı tarafa, taşınmazın 3. kişi konumundaki davalı şirket tarafından elden çıkarılmış olması nedeniyle son malik olarak görülen Vedat karataş’ı davaya dahil edip etmeyeceğinin sorularak davaya dahil etmesi halinde usulüne uygun olarak tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra delillerinin toplanması, Vedat Karataş’ın davaya dahil edilmemesi halinde ise aralarındaki ticari ilişkiler nedeniyle 3. kişi konumundaki davalı şirketin borçlu davalıların mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü ile hakkında davanın İİK’nın 283/II maddesi uyarınca bedele dönüşeceğinden taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek tesbiti ile bu değer oranında ve alacaklı davacının asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.