Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/15325 E. 2014/4777 K. 01.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15325
KARAR NO : 2014/4777
KARAR TARİHİ : 01.04.2014

MAHKEMESİ : Anamur Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/10/2011
NUMARASI : 2009/382-2011/683

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu E.. K..’nın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı .. plakalı aracı 26.3.2009 tarihinde davalı T.. D..’a, A. İ. Klima Bayiliği işyerini 24.3.2009 tarihinde ortağı olduğu davalı A. İnş.Müt.Maden.Nak.İnş.Malz.İmalat Paz.San ve Tic.Ltd.Şti. sattığını, yine borçlunun 25.3.2009 tarihli boşanma ilamı gereğince ev eşyalarını boşandığı eşine bıraktığını, borçlunun boşanmasına rağmen eşi ile birlikte yaşadığını ve dava konusu aracı fiilen kullandığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline, davalı şirkete kayyum atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu E.. K.. vekili,müvekkilinin aciz halinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı T.. D.. vekili,iptali istenen tasarrufun borçtan önce yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı A. İnş.Müt.Maden.Nak.İnş.Malz.İmalat Paz.San ve Tic.Ltd.Şti. vekili, borçlunun aciz halinde olmadığını, borçlunun İ. Bayiiliğini bırakması üzerine mallarını 23.3.2009 tarihinde müvekkili şirkete 91.279,95 TL bedelle, iki aracını da 29.4.2009 tarihinde 14.500,00 bedelle sattığını, borçlunun servis işine devam ettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre davalı T.. D..’ın dava konusu aracı banka kredisi ile aldığı ve araç üzerinde krediden dolayı rehin bulunduğu, işyeri devrine ilişkin tasarruf yönünden ise gelen müzekkere cevaplarından işyeri ve bayilik devrinin mümkün olmadığının anlaşıldığı, satılan mallara ilişkin makbuzların ve vergi kayıtlarının dosyaya ibraz edildiği, davalı borçlunun evindeki eşyaları hileli olarak devrettiği iddia edilmiş ise de tarafların resmen boşandığı, anlaşma protokolü gereğince eşyaların eşe bırakılmasında usule aykırılık tespit edilmediği ayrıca icra dosyasından borçlunun başka mallarına da haciz konulduğu, davacı tarafından davanın ispat edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, borçlunun aciz halinde olmadığı ve yapılan tasarrufların belirtilen gerekçeler iptale tabi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 24.6.2008 tarihli kredi sözleşmesi ile bu sözleşmenin teminatı olarak verilen 24.6.2008 tanzim tarihli senetten doğduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı, iptali istenen tasarrufların takip konusu alacaktan sonra 24,25,26.3.2009 tarihlerinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Aciz hali yönünden ise borçlunun adreslerinde 7.5.2009, 1.11.2009 ve 12.11.2009 tarihlerinde yapılan hacizlerden borçlunun haczi kabil malı bulunmadığı anlaşılmakla birlikte borçlu adına kayıtlı .. ve .. plakalı araçlar üzerine davacı banka alacağı için 29.4.2009 tarihlerinde haciz konulduğu anlaşıldığından öncelikle bu araçların trafik kayıtları ve kasko değerleri istenerek davacının önünden başka haciz veya rehin bulunup bulunmadığı, araçların değeri göz önünde bulundurularak borcu karşılamaya yeterli olup olmadığı belirlenerek borçlunun aciz halinde olup olmadığı belirlenerek aciz halinde olmadığı belirlendiği takdirde dava koşulu yokluğundan reddi ile davalılar yararına tek maktu vekalet ücreti takdirine, (gelecek trafik ve kasko kayıtlarından davacının önünde başka haciz ve rehinler varsa, borçlu hakkındaki 2009/2321, 2009/4161, 2010-/699,2010/1327 takip dosyaları da gözönünde bulundurularak 7.5.2009, 1.11.2009 ve 12.11.2009 tarihli haciz tutanakları İİK 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek) aciz halinde olduğunun belirlenmesi halinde ise dava konusu .. plakalı aracın satışına ilişkin 26.3.2009 tarihli tasarruf yönünden davalı borçlu ile davalı Tamer’in aynı köy nüfusuna kayıtlı olmaları, borçlunun Anamur’da beyaz eşya tamiri bakımı ve satışı, davalı Tamer’in de yine Anamur’da Arçelik servisi işini yapması, davalıların aynı işkolunda çalışmaları ve 12.11.2009 tarihli haciz tutanağı ve içeriğindeki beyanlardan anılan aracın borçlu tarafından kullanılması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalı Tamer’in borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle anılan tasarrufun İİK 280/1 madde gereğince iptale tabi olması nedeniyle davanın kabulüne dava konusu araç satışına ilişkin 26.3.2009 tarihli tasarrufun davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Dava konusu 24.3.2009 tarihli işyeri devri yönünden ise Anamur Vergi Dairesi Müdürlüğünün 15.2.2010 tarihli yazısı, 31.3.2009 tarihli yoklama fişi, 28.4.2009 tarihli hisse devri, 15.6.2009 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi,23.3.2009 tarihli faturalar ve tediye fişleri, 29.4.2009 tarihli araç satışlarından borçlu ile davalı şirket arasındaki işyeri devrinin İİK 280/3 maddeler gereğince ticari işletme devri niteliğinde olması nedeniyle iptale tabi olduğu,davalı 3.kişi şirket ortaklarının 28.4.2009 tarihinden itibaren borçlunun kardeşi ve sigortalı işçisi olması nedeniyle borçlunun ticari faaliyetlerini kardeşi ve işçisi adına aldığı şirket üzerinden devam ettiğinin anlaşılması nedeniyle anılan işyeri devrinin muvazaalı olması nedeniyle 24.3.2009 tarihli işletme devri niteliğindeki tasarrufun da davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Dava konusu ev eşyalarının boşanma nedeniyle borçlu tarafından eşine devrine ilişkin tasarruf yönünden ise öncelikle İİK 282 madde gereğince borçlu ile lehine tasarrufta bulunduğu eşi Ş. K. arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan dava dilekçesinin Ş.K.’ya tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, Ş. K. tarafından bildirilecek delillerin toplanması, 25.3.2009 tarihli boşanma protokolü gereğince devredilen ev eşyaları yönünden değerlendirmenin İİK’nun 278/3-1 ve 280/1 .maddeler gereğince yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan ve dosya kapsamı ve mevcut delillere uygun olmayan gerekçe ile davanın reddi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 1.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.