Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/14975 E. 2014/10035 K. 26.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/14975
KARAR NO : 2014/10035
KARAR TARİHİ : 26.06.2014

MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04/06/2012
NUMARASI : 2011/389-2012/129

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile ihbar olunan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalının trafik sigorta şirketi olduğu aracın, 25.06.2005 tarihinde neden olduğu trafik kazası sonucunda müvekkilinin oğlu H. G.’in yaralandığını, tedavisinin sürdüğünü belirterek, tedavi masrafları için 1.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre, davanın kısmen kabulü ile 900,00 TL tazminata karar verilmiştir. Karar, davacı vekili ile müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava ihbar olunan G. İnşaat Ticaret ve San Tic Ltd Şti, davanın tarafı olmadığı gibi aleyhine hüküm de kurulmadığından, kararı temyizde hukuki menfaati yoktur. Bu nedenle, ihbar olunan G. İnşaat Ticaret ve San Tic Ltd Şti vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyizine gelince: Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle tedavi gideri istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK’nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294 – 297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 04.06.2012 tarihli kısa kararda “fazlaya ilişkin istemlerin reddine” denildiği halde, gerekçeli kararda bu yönde bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum HMK’nin 294/3.maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle, ihbar olunan G. İnşaat Ticaret ve San.Tic.Ltd.Şti vekilinin temyiz dilekçesinin reddine, (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya ve müdahil G. İnşaat Ticaret ve San.Tic.Ltd.Şti.’ne geri verilmesine 26.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.