Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/1456 E. 2012/6646 K. 23.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1456
KARAR NO : 2012/6646
KARAR TARİHİ : 23.05.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili müvekkiline trafik sigortalı, davalının maliki bulunduğu aracın dava dışı araca çarparak hasar verdiğini bildirip hasar tutarının hak sahiplerine ödendiğini belirterek kaza sırasında sigortalı araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle 3.kişiye ödenen 2.826,00 TL hasar tutarının 6.5.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulü ile 2.826,00 TL ‘nin 6.5.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Dava zorunlu mali mesuliyet sigortasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle
bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda ; davalı araç sürücüsü 1.53 promil alkollü olarak araç kullandığı sırada maddi hasarlı trafik kazası yapmıştır. Mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan önce teknik bilirkişilerin oluşturduğu heyetten teknik yönden, daha sonra nöroloj uzmanlarının oluşturduğu heyetten kazanın alkol etkisi altında meydana gelip gelmediği konusunda iki ayrı rapor alınmıştır. Kusur yönünden yapılan bilirkişi incelemesinde davalı sürücüsü tam kusurlu bulunmuştur. Alkol yönünden yapılan bilirkişi incelemesinde ise yüksek seviyede alkollü iken araç kullandığı tespit edilen davalı sürücüsünün trafikte kusurlu davranışının bekleneceği ancak sadece kişinin alkol düzeyinin değerlendirilmesi ile alkolün kazadaki etkisinin belirlenemeyeceği, kaza oluşumuna sebep olabilecek; yol, araç, iklim durumu ve diğer koşulların kazadaki rolünü değerlendirmenin tıbbi bir konu olmadığı bildirilmiştir. Bu sonuca göre alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; aralarında 2 nöroloji ve 1 trafik uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi kurulundan, olayın oluş şekli, yol ve hava durumu ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilip, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının tesbiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2.Kabule göre de; davalı … Müdürlüğünün harçtan muaf olduğu gözetilmeden bakiye ilam harcından sorumlu tutulması doğru değildir.
3.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda toplam hasar olarak 2.600,00 TL tespit edildiği halde 2.826,93 TL tazminata hükmedilmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) nolu bentlerle açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 23.5.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.