Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/14371 E. 2014/4773 K. 01.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/14371
KARAR NO : 2014/4773
KARAR TARİHİ : 01.04.2014

MAHKEMESİ : Marmaris 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/06/2012
NUMARASI : 2008/333-2012/360

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde dahili davalı M.Ç. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu M.. Ç..’nın amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazlardan birini 31.3.2006 tarihinde, diğerini de 5.7.2007 tarihinde kardeşi dahili davalı M.. Ç..’ya, Mikail’inde borçludan 31.3.2006 tarihinde aldığı taşınmazı 9.2.2007 tarihinde dahili davalı E.Kollektif Şirketi’ne sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep etmiş; 5.5.2010 tarihli dilekçesi ile davalı şirkete satılan taşınmaz yönünden davalı Mikail hakkındaki davayı bedele dönüştürdüklerini beyan etmiştir.
Davalı borçlu ile mirasçıları savunma yapmamış.
Dahili davalı M.. Ç.. vekili, borçlunun aciz halinde olmadığını, taşınmazların bulunduğu yer itibarıyla Yozgat Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taşınmazlardan birini banka kredisi ile aldığını, kredi borcunu ödeyemediğinden davalı şirkete sattığını, dava konusu 15 parseldeki taşınmazın da üzerindeki ipotek nedeniyle icradan satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı şirket temsilcisi Y.E. dava konusu taşınmazı iyiniyetli 4.kişi olarak bedelle aldıklarını, 2002 yılında doğan borcun takip edilmemesinde davacı idarenin kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre, davalı 4.kişi şirket’in kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması ve davacı vekilinin 5.5.2010 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda davalı E.Kollektif Şirketi aleyhine açılan davanın reddine, borçlu ile davalı Mikail arasındaki tasarruflar yönünden tarafların kardeş olması, dava konusu taşınmazların düşük bedelle satılması nedeniyle adı geçen davalılar yönünden davanın kabulüne dava konusu 15 parselin 1/4 hissesinin takip konusu vergi borcu ve fer’ileriyle sınırlı olarak satılmasına izin verilmesine, dava konusu .. parsel yönünden davanın bedele dönüşmesi nedeniyle taşınmazın devir bedeli alacak miktarından fazla olduğundan takip konusu vergi borcu ve fer’ilerinin 300.000 TL ile sınırlı olarak davalı M.. Ç..’dan tahsiline karar verilmiş; hüküm, dahili davalı M.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 Sayılı AATUHK’nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olmasına, borçlu ile davalı 3.kişi Mikail’in kardeş olması nedeniyle dava konusu tasarrufların 6183 Sayılı AATUHK’nun 27, 28 ve 30.maddelere göre iptale tabi bulunmasına göre dahili davalı M.. Ç.. vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. 6183 Sayılı AATUHK’nun 31. maddesi ise 27, 28, 29 ve 30.maddelerde sözü edilen tasarruf ve muamelelerden faydalananlar elde ettiklerini, elden çıkarmışlarsa takdir edilecek bedelini bu kanun hükümleri dairesinde vermeye mecburdur hükmünü içermektedir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs, tasarrufa konu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekir.
Somut olayda dava konusu .. Ada .. parsel 1.kat 3 nolu bağımsız bölümün 1/4 hissesinin satışına ilişkin davalılar arasındaki 5.7.2007 tarihli tasarruf yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de anılan taşınmaz, üzerindeki 30.7.2007 tarihli 50.000,00 TL ipotek nedeniyle Yozgat İcra Müdürlüğünün 2008/355 sayılı takip dosyasından 21.7.2009 tarihindeki ihale sonucu 27.100,00 TL bedelle ipotek alacaklısı BSH Ev Aletleri AŞ’ne alacağa mahsuben ihale edildiği, adı geçen şirket tarafından da 14.9.2009 tarihinde dava dışı Y. G.’e satıldığı anlaşıldığından bu taşınmaz yönünden infaz kabiliyeti olmayacak şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. Mahkemece yapılması gereken, anılan taşınmazın 1/4 hissesiyle ilgili olarak 6183 Sayılı AATUHK’nun 31. maddesi gereğince değerlendirme yapılması yönünde olmalıdır.
Dava konusu .. ada .. parsel 1.bodrum kat 35 nolu dükkan yönünden ise dava bedele dönüştürülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Somut olayda davalı borçlunun vergi borcu 2001 yılı Ocak Ayından 2006 yılı Aralık Ayına kadar olan döneme ilişkindir. Dava konusu 1 parsel 1.bodrum kat 35 nolu dükkan ise borçlu tarafından davalı Mikail’e 31.03.2006 tarihinde satılmıştır. O halde mahkemece borçlunun 2001 yılı Ocak Ayından tasarrufun yapıldığı 31.03.2006 tarihine kadar olan vergi borcu ve fer’ileri konusunda hesap uzmanı bilirkişiden rapor alınması gereklidir. Yine hükme esas dava konusu taşınmazın değerini belirleyen 20.09.2010 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu 1 parsel 1.bodrum kat 35 nolu dükkanın 2007 yılındaki piyasa değerinin 250.000,00-300.000,00 TL civarında olduğu belirlenmiş; mahkemece bu parselle ilgili davanın bedele dönüşmesi nedeniyle taşınmazın devir bedeli alacak miktarından fazla olduğundan takip konusu vergi borcu ve fer’ilerinin 300.000 TL ile sınırlı olarak davalı M.. Ç..’dan tahsiline karar verilmiştir. 20.09.2010 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın Davalı Mikail tarafından elden çıkarıldığı 09.02.2007 tarihindeki bedeli yönünden açıkça bir değerlendirme yapılmadığı anlaşıldığından olasılıklı raporun hükme esas alınması doğru görülmemiştir. O halde mahkemece dava konusu .. parsel 1.bodrum kat 35 nolu dükkan’ın davalı Mikail tarafından elden çıkarıldığı 09.02.2007 tarihindeki değeri yönünden bilirkişilerden denetime elverişli ve olasılık içermeyen ek rapor alınması gerekmektedir. Davalı Mikail’in dava konusu .. parsel 35 nolu dükkan ile ilgili sorumluluğu 31.03.2006 tasarruf tarihine kadar olan alacak ve ödeme tarihine kadar olan fer’ileriyle sınırlı olarak ve taşınmazı elden çıkardığı tarihteki değeri nispetindedir. Taşınmazın davalı Mikail tarafından elden çıkarıldığı 09.02.2007 tarihindeki değerini belirleyen bilirkişi raporları alındıktan sonra dava konusu .. parsel 35 nolu dükkan yönünden davalı Mikail’in 6183 Sayılı AATUHK’nun 31.maddesi gereğince sorumluluğunun belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
3-Kabule göre de, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmünü içermektedir.Somut olayda davacı idare yararına anılan yasal değişiklik gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir. Yine hakkındaki dava reddedilen 4.kişi şirket yararına da aynı gerekçe ile maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdir edilmesi doğru değil ise de temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle dahili davalı M.. Ç.. vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazların reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle adı geçen dahili davalı vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden dahili davalı M.. Ç..’ya geri verilmesine 1.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.