Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/14222 E. 2013/17020 K. 03.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/14222
KARAR NO : 2013/17020
KARAR TARİHİ : 03.12.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı … vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 03.12.2013 Salı günü davacı … vekili Av. … geldi. Davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı … vekili, davalı borçlu … aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu aracını davalı …’a satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı … vekili dosyaya vekaletname sunmuştur.
Diğer davalı … davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, araç satışının borcun doğumundan ve takipten sonra yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUMK’nun 388.maddesinin 3-5 bentleri (HMK’nın 297/1-c) hükümlerine göre mahkeme kararlarının asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini mahkemece incelenen maddi ve hukuki olay ve meselelerin özüne mahkemeyi sonuca götüren gerçeklerin ne olduğu hususlarını içermesi zorunludur. Yine Anayasanın 141/3 maddesi hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğini düzenlemektedir. Kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanır. Diğer bir ifadeyle Yargıtay denetimi ancak bir
kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Somut olayda Mahkeme hükmünde gerekçe olarak “ yapılan işlemlerin davacının alacağının tahsilini engellemeye yönelik muvazaalı işlemler olduğu” yazılmıştır. Böyle bir karar, davanın hangi iptal nedenine dayalı olarak karara bağlandığı hususunu da içermediğinden Anayasa’nın 141/3, 388/3-5 (HMK’nın 297/1-c) maddelerine aykırı olduğu gibi HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi gereğince Yargıtay denetimi olanağını da ortadan kaldırmaktadır.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.m.281). Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ).
Mahkemece davalı borçlu ile … arasındaki araç satışında bedel farkının bulunmadığı anlaşılmakta ise de diğer iptal koşullarına yönelik yapılan inceleme ve araştırma yeterli olmadığından az yukarıda belirtilen şekilde iptal şartlarının araştırılması davacının delil listesindeki belirtilen delillerinin toplanması ve tanıklarının dinlenmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …’ya geri verilmesine 03/12/2013 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.