YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/12835
KARAR NO : 2014/2959
KARAR TARİHİ : 04.03.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/05/2012
NUMARASI : 2007/95-2012/194
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı E.. K.. vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 4.3.2014 Salı günü davacı vekili Av. F. T. ve davalı E.. K.. vekili Av. S. İ. geldiler. Diğer davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili davalı N.. G..’in müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazı diğer davalı C.. A..’a sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptali talep etmiş, yargılama sırasında taşınmazı satın alan E.. K.. davaya dahil edilmiştir.
Davalı E.. K.. davanın reddini savunmuş, diğer davalılar cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı E.. K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Anayasa’nın 141.maddesinde mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı açıklanmış, aynı zorunluluk 6100 sayılı HMK.nın 297.(1086 sayılı HUMK.nun 388.) maddesinde de düzenlenmiştir. Bu maddede hakimin uyuşmazlık konusu olan olay hakkında tüm kanıtları toplaması, tartışması, bu kanıtlardan hangisine değer verdiğini, kanıtlardan hangisine değer vermediğinin nedeni, hangilerini üstün tuttuğunun dayanaklarını değerlendirdikten sonra bir sonuca varmasının zorunlu ve gerekli olduğu vurgulanmıştır. Zira böyle bir yöntemin izlenmesi durumunda ancak kararın gerekçeli olduğu kabul edilebilir. Hükmü kuran hakimin böyle bir yöntemi izlemesi halinde maddi olgularla hüküm fıkrası arasında bir bağlantı kurulmuş olabilecektir. Ayrıca gerekçe sayesinde kararın doğruluğu denetlenmiş ve davanın tarafları tatmin ve inandırılmış olacaktır. Tüm bunlardan başka adil bir yargılamanın yapıldığı sonucuna varılacaktır. Yerel mahkeme kararında öncelikle belirtilen bu hükümlere uyulmamış, mahkeme gerekçesi eksik ve yetersiz bulunmuştur. Ayrıca İptal davasından maksat İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarruflarının iptaline hükmettirmektir. Bu davanın önkoşulu ise, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunmasıdır. Ön koşulun bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. Somut olayda tasarrufa konu olan taşınmaz 18.08.2005 tarihinde borçlu davalı Naci tarafından davalı C.. A..’a, onun tarafından da davalı E.. K..’ya satılmıştır. Hükmü temyiz eden davalı E.. K.. olayda 4. kişi olup hakkındaki davanın kabul edilebilmesi kötü niyetli olduğunun, diğer bir anlatımla borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun kanıtlanmasına bağlıdır. Bu durumda mahkemece yukarda açıklandığı gibi araştırma ve inceleme yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, ondan sonra 6100 sayılı HMK.nın 297. maddesine uygun biçimde gerekçe yazılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma, inceleme ve yetersiz gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davalı E.. K.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı E.. K..’ya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı E.. K..’ya geri verilmesine 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.