Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2012/12574 E. 2013/227 K. 17.01.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/12574
KARAR NO : 2013/227
KARAR TARİHİ : 17.01.2013

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı M.. P.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-
Davacı vekili davalı F..O.. M.. ve Ambalaj San. A.Ş.nin müvekkiline olan vergi borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek malının bulunmadığını, bunun üzerine şirket ortakları olan davalılar Y.. L.. ve B.. B.. hakkında icra takibi yaptıklarını ancak alacağı tahsil edemediklerini ve Y.. L.. ve B.. B..’un alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendilerine ait taşınmaz paylarını diğer davalı M.. P..’a sattıklarını öne sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmişlerdir.
Davalılar M.. P.. ve Y.. L.. davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar cevap vermemişlerdir.
Mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından esasa yönelik olarak, davalı M.. P.. vekili tarafından ise yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış olup, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun İptali davasından maksat aynı yasanın 28, 29 ve 30. maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarrufların iptaline hükmettirmektir. Mahkemece bu maddelerde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle 6183 sayılı yasanın 28.maddede akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza aynı yasanın 30.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan yine aynı yasanın 29.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda mahkemece davalılar arasında irtibat kurulamaması ve satış bedeli ile gerçek değer arasında önemli bir fark bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu 454 parsel sayılı bahçeli kargir fabrika binası niteliğindeki taşınmaz üzerinde 2 Trilyon (2 Milyon) TL. tutarındaki ipotek bedeli ile birlikte 600.000.00 TL bedelle borçlu davalılar Y.. L.. ve B..B..B.. ile dava dışı A.. Ş.. tarafından davalı M.. P..’a satılmıştır. Bilirkişiler dava konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değerinin 4.000.280.00 TL olduğunu bildirmişlerdir. İpotek bedeli dahil edilmediği takdirde ivazlar arasında bir mislini aşan fark bulunmaktadır. Ancak taşınmazı satın alan davalı M.. P.. ipotek bedelini çekle ödediğini savunarak buna ilişkin keşide edilen çek sureti dosyaya ibraz etmiş ise de dosyadaki suretten çek’in kim tarafından keşide edilip ödendiği anlaşılamamaktadır. Ayrıca olayda kıyasen uygulanması gereken İİK.nun 280/son maddesinde işyerini devir alan şahsın borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da ızrar kastı ile hareket ettiği kabul olunacağından bu karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla birlikte ticaret sicili gazetesi ile bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu isbatla çürütülebileceği belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotek bedelinin kim yada kimler tarafından ödendiğinin tereddüte yer bırakmayacak şekilde araştırılması, taşınmaz fabrika binası olduğundan bu taşınmazın halen faal olarak fabrika niteliğinde olup olmadığı, dolayısıyla tasarrufa konu taşınmazın ticari işletme niteliğinde sayılıp sayılmayacağının irdelenmesi, ticari işletme niteliğinde ise yukarda açıklandığı gibi İİK.nun 280/son maddesindeki karine ile ilgili olara taraflardan delillerinin istenilmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulumamıştır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı M.. P.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı M.. P..’a geri verilmesine 17.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.