YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1227
KARAR NO : 2012/4233
KARAR TARİHİ : 09.04.2012
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki istihkak iddiasının reddi davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı (alacaklı) vekili, müvekkilinin alacağından dolayı davalı borçlu aleyhine İzmir 21.İcra Müdürlüğünün 2008/8166 sayılı dosyasından yapılan takipte uygulanan 27.2.2009 tarihli haciz işleminde davalı 3.kişi adına haksız olarak istihkak iddiasında bulunulduğunu ileri sürerek, 3.kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı (3.kişi) vekili ile davalı (borçlu) vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece; borçlu ile 3.kişinin faaliyet alanlarının farklı olduğu, her iki şirket ortaklarının aynı ya da akraba olmaları sebebi ile adres olarak haciz uygulanan yerin gösterilmiş olmasına rağmen, yerin davalı 3.kişi tarafından kullanılmakta olduğu ve bilirkişi raporuna göre mahcuzların 3.kişinin ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacı alacaklının İİK’nun 99.maddesine dayalı olarak açtığı 3.kişinin istihkak iddiasının reddi istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, verilen karar dosyada mevcut delillere uygun düşmemektedir.
Dava konusu 27.2.2009 tarihli haciz işlemi borçlunun kuruluşundan beri davalı 3.kişi ile birlikte faaliyet gösterdiği adreste uygulanmıştır. Borçlu, 3.kişiye ait adreste kurulup faaliyet gösterdiği gibi hacizden çok kısa bir süre önce borçlu bu adresten nakil kararı almış ve bu husus 26.1.2009 tarihinde ticaret sicilinde ilan edilmiştir.
Bununla birlikte, takip konusu borç 20.6.2008 tarihli çekten kaynaklanmakta olup borçlu borcun doğum tarihinden yedi ay sonra ve takibin başlamasından da onbeş gün gibi kısa bir süre içinde 17.1.2009 tarihli ödeme emrinin tebliğinden de hemen önce 15.1.2009 tarihinde adresten nakil kararı almıştır. Öte yandan, davalı 3.kişi yetkilisi ile borçlu şirketin hakim paylı ortağı arasında baba-oğul ilişkisi bulunduğu gibi diğer ortaklar yönünden de benzerlikler bulunduğu görülmektedir. Haczin uygulandığı adreste ödeme emrini borçlu adına tebliğ alan kişi de hacizde hazırdır. Özetle; borçlu ve 3.kişi arasında ortaklık yapısı, akrabalık, aynı ve ortak adreslerin kullanılması, ticaret sicil ve ünvanlarındaki benzerlikler ile faaliyet konuları yönünden organik bağ bulunduğu açıktır.
Bu durumda, İİK.nun 97/a maddesinin birinci fıkrasının 2.cümlesi gereğince, haczedilen mahcuzların borçlu ile 3.kişi tarafından birlikte elde bulundurulduğu, İİK.nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, bu yasal karinenin aksinin davalı 3.kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerektiği kabul edilmelidir. Somut olayda, haciz işleminin icra memuru tarafından İİK.nun 99.maddesine göre yapılmış olması, ispat yükünün yer değiştirdiği sonucunu doğurmaz. Davalı 3.kişi tarafından ibraz edilen ve her zaman temini mümkün nitelikteki belgelerle yasal mülkiyet karinesinin aksinin kesin ve güçlü delillerle ispat edildiğinden de söz edilemez.
O halde, mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak borçlu ve 3.kişi arasında alacaklıdan mal kaçırmaya ve hacizleri önlemeye yönelik danışıklı işlemler yapıldığından alacaklının davasının kabulü ile 3.kişinin istihkak iddiasının reddine karar vermek gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı alacaklıya geri verilmesine 9.4.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.