Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2011/8908 E. 2012/4497 K. 11.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/8908
KARAR NO : 2012/4497
KARAR TARİHİ : 11.04.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacı vekili müvekkiline ait aracın davalıya kasko sigorta sözleşmesi ile sigortalandığını, sigorta şirketinin acentesinin poliçeyi teslim edeceği zaman ilk primin ödeneceğini beyan ettiğini, sigorta poliçesinin kendisine teslim edilmediğini, başka bir şirket ile sigorta sözleşmesi yapmak istediğinde, aracın davalı tarafından sigortalanmış olması nedeniyle bunun gerçekleşmediğini, bu sırada aracın tek taraflı trafik kazası sonucu hasarlandığını belirtip fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL hasar tutarının 01.08.2009 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 10.03.2011 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 17.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, yetkiye ve iş bölümüne itiraz edip, kaza tarihinde geçerli bir kasko sigorta poliçesi bulunmadığını, hasarın fahiş olduğunu ve faize itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulü 10.000,00 TL‘nin 19.2.2010 dava tarihinde itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin
kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak açılan maddi tazminat istemine ilişkindir. Sigorta hukukunda kural olarak sigorta sözleşmesinin meydana gelmiş olması sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için TTK’nın 1282 ve 1295. maddeleri hükmünce rizikodan önce primin tamamının veya ilk taksidinin ödenmiş olması zorunludur. Ancak TTK’nın 1267. maddesi gereğince sigorta mukavelesi doğrudan doğruya sigorta ettiren kimse veya onun temsilcisi veya vekili ile yapılmışsa mukavele tarihinden 24 saat içinde ve mukavele bir tellal vasıtasıyla yapılmış ise en geç 10 gün içinde sigortacı poliçeyi sigorta ettiren kimseye vermeye mecburdur. Aksi takdirde sigorta ettiren kimse sigortacı ile sigortalıya aracılık yapan tellaldan tazminat isteyebilir. Yine TTK’nın 1297. maddesine göre sigorta ettiren kimse sigorta primini 1295. maddesi uyarınca vermemiş veya prim tecil edilmiş yahut taksitlere bağlanmış olduğu halde iş bu prim veya herhangi bir taksiti vadenin bitiminde ödememişse sigortacı kendisinin veya akid sıfatıyla hareket eden vekilinin yazı ile sigortacıya bildirilmiş son ikametgah meskenine resmi bir ihtarname veya taahhütlü mektup göndererek bir ay içinde mezkur ücret veya taksidi ödemez ise sigortanın fesh edilmiş olacağını ihtar eder. Bu müddetlerin bitiminde borç ödenmemiş ise mukavele feshedilmiş olur.
Somut olayda taraflar arasında 5.5.2009–5.5.2010 vadeli kasko sigorta poliçesi düzenlenmiş olup 897,55 TL sigorta priminin 5.5.2009 ile 5.10.2009 tarihi arasında poliçede belirtilen taksitlerle ödeneceği kararlaştırılmış, davacı vekilinin iddiasına göre poliçenin acente tarafından kendilerine teslim zamanında ilk taksidin ödeneceğini poliçenin teslimi için bekleyen müvekkilinin defalarca davalıyı aramasına rağmen sonuç alamadığını, bunun üzerine aracın kaskosunu yaptırmak için bir başka acente ile görüşüldüğünü ancak bu acentenin aracın davalı şirkete kaskolu olduğunun tespit edildiğini bu nedenle yeniden poliçe düzenleyemeyeceğini, davalı tarafından poliçenin iptal edilmediğini belirterek ilgili dava dışı acente tarafından verilen yazıyı ibraz etmiştir. Davacı vekili poliçenin müvekkiline teslim edilmemesi nedeniyle primin ödenmediğini ileri sürmüştür. Bu sırada 1.8.2009 tarihinde davacı aracı tek taraflı trafik kazasında hasarlanmış, davacının davalı şirkete olayı ihbar edip araçta oluşan hasar bedelinin ödenme
si için davalıya müracaatı üzerine davalının dosyada 14.8.2009 tarihli faksla poliçenin 30.6.2009 tarihinde feshedildiğini bildirdiği anlaşılmıştır. Ancak davalının sözleşmenin fesih edildiğine dair riziko tarihinden önce davacıya usulüne uygun şekilde ihtarda bulunduğuna ilişkin dosyada bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davacı da kendilerine bu konuda ihbarda bulunmadığını iddia etmiştir. Davacının da poliçenin düzenlendiği 5.5.2009 tarihinden 1.8.2009 riziko tarihine kadar davalı sigortacıya veya acenteye poliçenin kendisine teslimi hususunda müracaatı yoktur. Aradan geçen sürenin makul olduğu düşünülemez.
Bu durumda taraflar arasında geçerli bir sigorta sözleşmesi bulunduğu, kabul edilemez. Ayrıca, poliçe aslı davacıda olmadığı gibi riziko tarihine kadar primlerde ödenmemiştir. O halde mahkemece taraflar arasında tanzim edilen poliçenin geçerli olup olmadığı tartışılıp sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Kabule göre de, HMUK’nun 275. maddesi gereğince çözümü özel ve teknik bilgi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasına karar verilir. Ancak davalının yokluğunda tek taraflı olarak yaptırılan tesbit sonucu alınan bilirkişi raporu davalı tarafı bağlamadığı gibi davalı … vekili cevap dilekçesinde açıkça tespit raporunu kabul etmediğini davacının talebinin fahiş olduğunu savunmuştur. Poliçeye göre aracın kasko değeri 22.400,00TL’dir. Kasko sigortası genel şartlarının 3.3.1.2.1. maddesi hükmü uyarınca onarım masrafları, sigortalı taşıtın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşar ya da taşıt onarım kabul etmezse taşıt tam hasara uğramış sayılır. Bu durumda değeri tamamen ödenen araç ve aksamı talep ettiği takdirde sigortacının malı olur. Bu hükümden açıkça anlaşılacağı üzere davalı … meydana gelen hasar bedelinin tamamen poliçe limitleri içerisinde ödeme yükümlülüğü altında olup sigortalı araç hurdasının kendisine verilmesini istemedikçe sigortacı tarafından araç hurdasının davacı … ettiren uhdesinde bırakılıp hurda bedelinin tazminattan düşürülmesi olanaklı değildir. Zira kasko sigortasında aslolan amaç zarar bedelinin tamamen karşılanmasıdır. Dosya kapsamından davacının tesbit raporuna göre 8.000,00 TL sovtaj bedelini 25.000,00 TL araç bedelinden
mahsup ederek, bakiye 17.000,00 TL ‘yi talep etmesinden araç hurdasının davacı sigortalının uhdesinde kalmasını kabul ettiği, tercihini bu yönde kullandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece İstanbul Teknik Üniversitesi ya da Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyetinden seçilecek araç hasarı konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan davaya konu kaza nedeniyle davacı taraf aracında meydana gelen gerçek zarar bedelinin tesbiti aracın tamirinin mi, pertinin mi uygun olduğu konusunda gerekçeli, denetime elverişli, önceki tesbit bilirkişi raporunun da değerlendirildiği tüm dosya kapsamının gözetildiği bir rapor alınarak tarafların müterafik kusuru da göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
SONUÇ :Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 11.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.