Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2011/2039 E. 2011/2925 K. 31.03.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/2039
KARAR NO : 2011/2925
KARAR TARİHİ : 31.03.2011

Mahkemesi :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı 3.Kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı (üçüncü kişi) vekili, İstanbul 6. İcra Müdürlüğü’nün 2007/16078 sayılı takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Bakırköy 12. İcra Müdürlüğü’nün 2007/2135 Talimat sayılı dosyasında yapılan 10.01.2008 günlü hacze konu makinelerin, takip ve çek tarihinden önce fatura karşılığında ve bedeli banka aracılığı ile ödenerek borçludan satın alındığını, haciz tarihi itibarı ile borçlunun ilgisinin kalmadığını, haciz tutanağında yer alan ve “borçlunun etraftan sorularak adresinin belirlenmesi” ile ilgili tespitin sorulan kişinin isim ve imzası belli olmadığından geçerli olamayacağını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı (alacaklı) vekili, davacının haciz sırasında borçlunun kendisine ait iş yerine gelip gittiği yönünde beyanda bulunduğunu, borçlu adına iki adet sipariş formunun ele geçtiğini, borçlunun tüm mallarını davacıya devrettiğini, bunun alacaklının haklarını etkilemeyeceğini, borçlunun tüm mallarını satın alan davacının İİK’nun 280. maddesi gereğince alacaklının zarara uğrayacağını bildiğini, faturaların çeklerin verildiği 29.05.2007’den sonra düzenlendiğini belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı (borçlu), usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.
Mahkemece, “aksi sabit oluncaya kadar geçerli haciz tutanağına göre borçlunun haczin yapıldığı iş yerine gelip gittiği ve davacının burayı şube olarak açtığı konusunda vergi dairesine yaptığı başvurunun da takip tarihinden sonra olduğu, haciz sırasında borçlu adına düzenlenmiş sipariş formu şeklinde iki adet belgenin ele geçtiği, bu koşullarda her ne kadar üçüncü kişinin dayandığı faturalar tutarı kadar borçluya ödeme yaptığını belgelemişse de bunların kaydedildiği borçluya ait yevmiye ve kebir defterinin kapanış tasdikinin olmaması, envanter defterinin sunulamaması karşısında delil olma özelliğinin bulunmadığı, fatura ve ödeme tarihi ile takibe dayanak borcun doğum ve takip tarihleri arasında 2–3 ay gibi bir zaman diliminin bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, kısa kararda tazminat talebi reddedilirken, gerekçeli kararda tazminat talebinin kabulü kararlaştırılmış; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı üçüncü kişi vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2.Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.
Mahkemece verilen “teminat karşılığı yediemin değişikliği” kararı İİK’nun 97/13. maddesi gereğince, mahcuzlar yönünden takibin durması sonucunu doğurmaya elverişli bir karar değildir. Bu nedenlerle tazminat talebinin reddi ile ilgili kısa kararda kurulan hüküm doğru ise de gerekçeli kararda alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi HUMK’nun 389. maddesinde düzenlenen kurala aykırı olarak çelişkili bir durum yaratmıştır ve bozma nedenidir. Bu durumda asıl olan tefhim edilen kısa karardır. (İBK, 10.04.1992, E.1991/7, K.1992/4). Diğer yandan kısa kararda da gecikme tazminatı yerine inkâr tazminatı değerlendirmesinin yapılması hatalı görülmüştür.
Bununla birlikte dava reddedildiğine göre, maktu karar ve ilam harcına hükmedilip peşin harcın mahsubu ile bakiye harcın davacı tarafa iadesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı biçimde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Ne var ki yapılan bu yanlışlıkların giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın hüküm fıkrasının 2. bendindeki “İİK’nun 97/13. maddesi gereği tazminat koşulları oluştuğundan 8.700,00.-YTL’nin %40’ı oranındaki tazminatın davacıdan alınarak davalı alacaklıya verilmesine” ibaresinin çıkartılarak yerine “İİK’nun 97/13. maddesindeki yasal koşullar oluşmadığından tazminata hükmedilmesine yer olmadığına” ibaresinin yazılmasına ve 3. bendindeki “Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına” ibaresinin çıkartılarak yerine “Alınması gereken 14,00.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 175,50.-TL’sından mahsubu ile bakiye 161,50.-TL’sının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine” ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 1,25 TL kalan onama harcının temyiz eden davacı 3.kişiden alınmasına 31.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.