Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2011/1478 E. 2011/1947 K. 07.03.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1478
KARAR NO : 2011/1947
KARAR TARİHİ : 07.03.2011

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı (3.kişi) vekili, davalı alacaklı tarafından Bartın İcra Müdürlüğünün 2008/552 Esas sayılı dosyasından dava dışı borçlu aleyhine yapılan takip nedeniyle, müvekkiline ait işyerinde 10.4.2009 tarihinde haczedilen mahcuzların borçlu ile ilgisinin olmadığını, borçlunun sadece müvekkili şirkette çalıştığını ileri sürerek, mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı (alacaklı) vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre; dava dışı borçlu ile davacı 3.kişi arasında sadece işçi-işveren ilişkisinin bulunduğu ve davacının davasını ispatladığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile mahcuzların davacı şirkete ait olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3.kişinin İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.
Dava konusu 10.4.2009 tarihli haciz işlemi sırasında hazır bulunan … yetkili ortağı olduğu 3.kişi şirket adına istihkak iddiasında bulunmuştur.İcra ve İflas Kanunu’nun 8.maddesi uyarınca, aksi sabit oluncaya kadar geçerli haciz tutanağı içeriğine göre, haciz sırasında işyerinde “Aksoylu Ticaret” amblemi bulunmakta ve duvarda borçlu adına düzenlenmiş belge asılı durmaktadır.Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, takip dosyasından dava dışı borçlu …’a gönderilen ödeme emrini işçisi sıfatıyla tebellüğ eden kişi, hacizde hazır bulunan davacı şirket ortağı…olduğu gibi, borçlunun “Aksoy” olan soyadını sonraki tarihlerde haciz yapılan yerdeki işyeri amblemine uygun şekilde “Aksoylu” olarak tashih ettirdiği ve davacı 3.kişi şirketin tescilli ünvanının başında da bu duruma uygun olarak “A-T” ibaresinin bulunduğu görülmektedir.
Öte yandan, takip konusu borç alacaklı banka tarafından 07.12.2007 tarihinde kat edilen kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı şirket borcun doğumundan sonra 27.2.2008 tarihinde haciz adresinde kurulmuş, tescil aşamasında şirketin kurucu ortağı olan borçlu Serhat kuruluştan çok kısa bir süre sonra şirketteki hissesini devrederek ortaklıktan ayrılmıştır.Bununla birlikte, davacı 3.kişi şirket borçlunun daha önce başka adresteki ticari faaliyeti ile aynı konuda ticari faaliyete başlamıştır.Bütün bu olgular karşısında, mahcuzların borçlu ile 3.kişi tarafından birlikte ellerinde bulundurulduğu, İİK.nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, 3.kişi ile borçlu arasındaki işlemlerin işyeri devri şeklinde ve alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.İbraz edilen faturaların borcun doğumundan sonraki tarihe ilişkin ve her zaman temini mümkün belge niteliğinde olması nedeniyle, 3.kişi tarafından yasal mülkiyet karinesinin aksinin kesin ve güçlü delillerle ispat edildiğinden söz edilemeyeceği gibi, borçlunun 3.kişi adına kayıtlı görünen işyerinde sigortalı olarak işe başlamış gösterilmesinin de sonuca etkisi yoktur.
O halde, açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre, mahkemece davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı (alacaklı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine 7.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.