YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/12193
KARAR NO : 2012/5179
KARAR TARİHİ : 25.04.2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili müvekkiline ait davalıya kasko sigortalı aracın, trafik kazası sonucu hasarlandığını belirtip, hasar tutarının davalı … şirketince kaza sırasında araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle ödenmesinden kaçınıldığını bildirerek, hasar tutarı olan 33.000,00 TL’nin 01.11.2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, kazanın alkolün etkisi ile meydana geldiğini belirtip hasara itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulü ile 33.000,00 TL ‘nin sigorta şirketine başvuru tarihi olan 06.11.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki
almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Kasko sigortası Genel Şartlarının B.5.5 maddesinde; Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. Maddesinde, taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir.
(YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda davacı araç sürücüsü kazadan yaklaşık bir saat sonraki ölçüme göre 0,059 promil alkollü olarak çift taraflı trafik kazasına karışmıştır. Sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir. Mahkemece yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak teknik bilirkişi olmaksızın sadece nöroloji uzmanlarından oluşan bilirkişi kurulundan yalnızca alkolle ilgili değerlendirmeye yönelik bilirkişi raporuyla yetinilmiştir. Bu durumda mahkemece teknik bilirkişi bulundurulmaksızın alınan bilirkişi raporu hükme yeterli olmayıp, hasar konusunda da tek taraflı karşı tarafça kabul edilmeyen tespit bilirkişisi raporuyla yetinilmiştir. TTK.’nun 1283. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin ancak gerçekten uğradığı zararı tazminine mecburdur. Poliçe teminatı kapsamında gerçekleşen riziko nedeniyle sigortalı araçta meydana gelen gerçek zarar miktarı, alınacak bilirkişi raporuyla belirlenmelidir. Tek taraflı, karşı tarafça kabul edilmeyen tespit bilirkişisi raporu hüküm kurmak için yeterli değildir.Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece İstanbul Teknik Üniversitesi ya da Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek kusur ve hasar yönünden uzman iki teknik bilirkişi ve bir nörolog bilirkişinin katılımıyla oluşacak bilirkişi heyetinden, olayın oluş şekli, yol ve hava durumu ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilip, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının, kazaya karışan sürücülerin karşılıklı kusur durumlarının olup olmadığının tesbiti hususlarında ve yine sigortalı araçta meydana gelen hasar miktarına göre aracın pertinin mi, onarımının mı uygun ve ekonomik olduğu, onarımı uygunsa ayrıntılı şekilde hasar kalemleri ve bedeli, perti uygunsa aracın olay tarihindeki 2. el piyasa rayiç değeri ile sovtaj değerinin tesbiti ve sovtaj değerinin mahsubu ile bakiye zararın ve tazminat miktarının tesbiti hususlarında ayrıntılı, açıklamalı, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 25.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.