Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2011/11823 E. 2012/4563 K. 12.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/11823
KARAR NO : 2012/4563
KARAR TARİHİ : 12.04.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu …’in aleyhine yapılan icra takibini sonuçsuz bırakmak amacıyla adına kayıtlı üç taşınmazı 28.6.2006 tarihinde torunu davalı …’e sattığını belirterek davalılar arasındaki muvazaalı tasarrufların BK 18.madde gereğince iptali ile tapu kayıtlarının borçlu adına tesciline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı …, dava konusu taşınmazları iyiniyetle ve borçtan önce satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı borçlu savunma yapmamıştır.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, davalı borçlu ile torunu arasındaki tasarrufların İİK 277 ve 278.madde kapsamında bağışlama olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne davalılar arasındaki dava konusu taşınmazların satış aktinin iptaline,taşınmazların tapu kayıtlarının davalı borçlu adına tapuya yazılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, BK’nun 18. maddesi uyarınca muvazaalı işlem yapıldığı iddiasına dayalı tapu kaydının iptali ile borçlu adına tescili istemine ilişkindir.
Bir davada taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla BK 18.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzelsel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir.
Somut olayda davalı …, davacı …’ya Alaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.6.2009 tarihli ilamı gereği borçlu olup hakkındaki 2009/6135 sayılı takip dosyası kesinleşmiştir.Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre davanın İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu yolundaki mahkemenin kabulüne katılma olanağı yoktur.
Mahkemece, davacı ile borçlu arasındaki temel ilişki ve bu temel ilişkiden doğan borcun doğum tarihi araştırılarak BK’nun 18. madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan ve toplanacak delillere
göre karar vermesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce doğması ve borçlu hakkında düzenlenmiş geçiçi veya kesin aciz belgesinin bulunması dava önkoşuludur. Ayrıca davanın kabulü halinde de İİK 283 maddesinden de anlaşıldığı üzere alacaklı dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisini elde eder ve dava konusu taşınmaz ise davalı 3.kişi üzerindeki tapu kaydının düzeltilmesine yer olmadan başka bir anlatımla tapunun iptal ve tesciline gerek kalmadan o taşınmazın satışını istiyebilir.
Somut olayda iptali istenen 28.6.2006 tarihli tasarruf takip konusu 9.1.2007 tarihli ticari ilişkiden doğan borçtan önce yapıldığı gibi, borçlu hakkında düzenlenmiş geçici veya kesin aciz belgeside bulunmadığından davanın önkoşul yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmediği gibi İİK 283 maddeye aykırı olarak tapunun iptali ile borçlu adına tesciline şeklinde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı …’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …’e geri verilmesine 12.4.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.