Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2011/11141 E. 2012/2168 K. 27.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/11141
KARAR NO : 2012/2168
KARAR TARİHİ : 27.02.2012

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı (3.kişi) vekili, davalı (alacaklı) tarafından borçlu aleyhine ….İcra Müdürlüğünün 2007/9529 sayılı dosyasından yapılan takipte, alınan talimat ile ….İcra Müdürlüğünün 2007/1789 Tal. sayılı dosyasından 28.8.2007 ve 23.11.2007 tarihlerinde yapılan haciz işleminde, borçlu ile ilgisi olmayan müvekkiline ait işyerindeki menkullerin haczedildiğini ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı 3.kişi ile borçlunun beraberce müvekkilinden mal aldıklarını, malların haciz yapılan yerde teslim edildiğini, ödeme emrinin haciz adresinde tebliğ edildiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu, davacı şirkette hiç çalışmadığını, davacı ile bir dönem ticari alışverişi olduğunu, kendisinin haciz yapılan adreste ticari faaliyetinin olmadığını ve işyeri ile mahcuzların davacıya ait olduğunu savunmuştur.
Mahkemece; davacı ile borçlunun haciz adresinde birlikte çalıştıkları, İİK.nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu ve dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, bu karinenin aksinin davacı 3.kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerektiği, davacı tarafından ibraz
edilen belgelerin mülkiyeti belirleyici nitelikte olmadığı, faturaların mahcuzlara ait olduğunun kesin olarak anlaşılamadığı gerekçesiyle, davanın reddine ve mahcuz malların (değerinin) % 40’ı oranında inkar tazminatının davacıdan alınarak davalı alacaklıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3.kişinin İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.
Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, verilen karar dosyada mevcut delillere uygun düşmemektedir.
Takip dayanağı borcun doğum tarihi 21.2.2007 tarihli çektir. Davacı 3.kişi şirket borcun doğumundan çok önce 1995 yılında kurulmuş ve haczin yapıldığı adreste faaliyet gösteren bir şirket olup, dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, borçlunun dava konusu haciz işleminin yapıldığı adres ile ticari faaliyet yeri anlamında bir bağlantısı bulunmamaktadır. Getirtilen kayıtlara göre, borçlunun 3.kişi şirkette bir ortaklığının bulunmadığı ve haciz işleminin yapıldığı adreste yalnız ya da 3.kişi şirket ve ortaklarıyla birlikte her hangi bir ticari faaliyetinin olmadığı görülmektedir.
Bununla birlikte, takip dosyasından borçluya çıkarılan ödeme emri haczin yapıldığı adreste tebliğ edilmiş ise de dosya içindeki SGK kayıtlarına göre, ödeme emrini tebellüğ eden ve yargılama sırasında mahkemece tanık olarak dinlenen kişinin 3.kişi şirkette 24.4.2007 tarihine kadar sigortalı çalışan olduğu, davacı 3.kişi vekilinin borçlunun bir dönem davacı ile ticari ilişkisinin bulunduğunu bildirmesi karşısında, ödeme emrini borçlu adına alan bu kişinin borçluyu tanımasının hayatın olağan akışına uygun bir durum olduğunun kabulü gerektiği gibi, dosya kapsamı itibariyle, haciz uygulanan adres ile borçlu arasında ödeme emri tebliğinden başkaca bağlantı kurulamadığı görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu haciz davacı şirketin kayıtlı adresinde ve şirket yetkilisinin huzurunda yapıldığından, İİK’nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi mahcuzları elinde bulunduran davacı 3.kişi şirket yararınadır. Davanın 3.kişi tarafından açılması ispat külfetinin yer değiştirmesine neden olmaz. Bu yasal karinenin aksinin davalı alacaklı tarafından kesin ve güçlü delillerle kanıtlaması gerekmektedir.
Öte yandan, davalı alacaklı tarafından ibraz edilen ve
borçlunun haciz adresinde ticari faaliyette bulunduğuna işaret eden kartvizit sureti haciz işlemi sırasında ele geçirilen bir belge olmadığı gibi, her zaman düzenletilmesi ve elde edilmesi mümkün, başka delillerle desteklenemeyen soyut içerikli bir belge niteliğindedir. Kaldı ki, kartvizit üzerinde belirtilen isim ve ünvanlı bir firmanın bulunmadığı da getirtilen kayıtlardan anlaşılmaktadır.
O halde, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında, olayda 3.kişi yararına olan mülkiyet karinesinin aksi davalı alacaklı tarafından ispatlanmadığından, mahkemece 3.kişinin davasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; hükmedilecek tazminatın matrahını belirlerken takip konusu alacak tutarı ile hacizli malın değerinden hangisi az ise o değerin esas alınması gerekirken, mahkemece, takip konusu alacak miktarından daha fazla olan mahcuzların değerinin esas alınması ve hükmedilen tazminatın “inkar tazminatı” olarak nitelendirilmesi de hatalı olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı (3.kişi) vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı 3.kişiye geri verilmesine 27.2.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.