Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2011/10535 E. 2012/4314 K. 09.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/10535
KARAR NO : 2012/4314
KARAR TARİHİ : 09.04.2012

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
– K A R A R –

Davacı vekili, müvekkiline ait, davalıya kasko sigortalı aracın, başka bir araca arkadan çarparak hasarlandığını, davalı sigortanın kaza tespit tutanağında araç sürücüsünün tespit edilemediğinin belirtilmiş olmasını gerekçe göstererek hasar bedelini ödemediğini bildirerek 8.500 TL hasar bedeli ve 1.500 TL araç mahrumiyet bedeli olmak üzere toplam 10.000 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, kaza tespit tutanağında sürücünün tespit edilemediğinin belirtildiğini, yapılan araştırmaya göre araç sürücüsünün ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı sigortanın iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, 10.000 TL tazminatın 17.02.2010 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigortası sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir.
Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, TTK. 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının B.1.5 maddesi ve TTK. 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde; kaza tespit tutanağında, sürücüsü tespit edilemeyen sigortalı aracın, kırmızı ışıkta bekleyen araca çarpması sonucu öndeki üç aracın da birbirine çarparak zincirleme şekilde kazanın meydana geldiğinin belirtildiği, ayrıca düzenlenen bir tutanak ile de kazada hasar gören diğer araçtakilerin kazaya sebebiyet veren sigortalı aracın sürücüsünün değiştirildiğini iddia ettikleri, bu nedenle iki şüpheli … ve ….’un tahkikat gereği karakola intikal ettirildiklerinin belirtildiği görülmüştür. Kazada hasar gören araçlardan…plakalı aracın sürücüsü …, kaza sonrası emniyette alınan ifadesinde, aracına arkadaki aracın çarpması üzerine aracından inerek zincirleme kazaya neden olan en sondaki araca yaklaştığını, şoför mahallinden eşkalini izah ettiği bir şahsın indiğini gördüğünü, telefonla polisi aradığını, beş dakika sonra polisler geldiğinde aracın şoför mahallinden inen şahıs değil başka bir şahsın aracı kendisinin kullandığını iddia ettiğini beyan etmiştir. Davacı tarafın, araç sürücüsü olduğunu iddia ettiği … emniyette alınan ifadesinde, sigortalı aracı kendisinin kullandığını, araçta kendisinden başka … olduğunu ifade etmiş, …, sigortaya hitaben yazdığı dilekçede, araç maliki ile bir akrabalık bağının olmadığını, aracı teyzesinin oğlu olan …’dan teslim aldığını bildirmiştir. Oysa dinlenen tek davacı tanığı … beyanında, davacının, …’nın teyzesinin eşi olduğunu, kaza esnasında kendisinin de sigortalı araç içerisinde bulunduğunu, aracı …’nın kullandığını iddia ederek tamamen çelişkili, inandırıcılıktan uzak beyanda bulunmuştur. Bununla birlikte, davacı sigortanın talebi üzerine tanzim edilen araştırma raporunda, …’la görüşüldüğü, ehliyetinin olmadığını beyan ettiği belirtilmiştir. Tüm bu izah edilen nedenlerle, davada ispat külfeti yer değiştirmiş olup davacı tarafın araç sürücüsünün … olduğunu ispat etmesi gerekirken dosyada mevcut delillere göre bu iddiasını ispat edemediği, dosya içeriğine göre sigortalı araç sürücüsünün … olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, …’un kaza tarihi itibariyle sürücü belgesinin olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 9.4.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.