Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2010/9139 E. 2011/381 K. 25.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/9139
KARAR NO : 2011/381
KARAR TARİHİ : 25.01.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 25.1.2011 Salı günü davacılar vekili Avukat … geldi. Davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacılar vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davacı … adına kayıtlı aracın diğer davacı … … tarafından satın alınarak davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalatıldığını, aracın park halinde bulunduğu sırada çalındığını, 45.000 TL. araç bedelinin sigorta şirketi tarafından ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 7.100 TL tazminatın yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ait aracın gümrükten alınarak sigortalatıldığını, davacı … … tarafından daha önce 4 aracın bu şekilde gümrükten alındıktan sonra çalındığının ihbar edildiğini, davacının bu işi meslek haline getirdiğini,sigorta şirketlerini dolandırdıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının daha önce birçok aracının aynı şekilde çalındığı, araçların genellikle gümrüklerden alınmış eski model araçlar olduğu, çalınan aracında uygun ve aydınlık par yeri imkanı varken karanlık kısmen inşaat alanı olan yere park edildiği, aracın çalındığı yönünde kanaat oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigortası sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir.
Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötüniyet ve müziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, TTK. 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının B.1.5 maddesi ve TTK. 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.
Mahkemece olayın gerçekleştiği yönünde kanaat oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan başvuru üzerine düzenlenen 17.3.2009 tarihli müracaat tutanağı, olay yeri inceleme tutanağı ile olayın meydana geldiği sabittir.
Bu durum karşısında, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti sigortacıda bulunmakta olup, sigortacı, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde meydana geldiğinin soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlanması gerekir. (Yargıtay HGK.nun 10.12.1997 gün 1997/11-772,1043, HGK.nun 16.12.1998 gün 1998/11-872 1998/905, HGK.nun 8.12.2010 gün 2010/17-596 2010/641 sayılı ilamları bu yöndedir.)
O halde, mahkemece davalı … şirketinin tüm delilleri toplanmalı, araç hasarlı bir şekilde satın alındığına göre, hasar dosyası ile fotoğrafları getirtilmeli, tamirine ilişkin fatura ve belgeler toplanmalı, araçtaki hasarların fatura ile örtüşüp örtüşmediği konusunda uzman bilirkişi marifetiyle tartışılmalı, davalı şirketin savunması da nazara alınarak davacı hakkında şikayet dilekçesi verilip verilmediği, hakkında ceza davası açılıp açılmadığı, açılmış ise dosyası getirtildikten sonra çalınan aracın teminat kapsamında bulunup bulunmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 825,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacılara verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 25.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.