Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2010/784 E. 2010/5472 K. 14.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/784
KARAR NO : 2010/5472
KARAR TARİHİ : 14.06.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkiline ait aracın, davalıya ait/sevk ve idaresindeki aracın tam kusuru ile neden olduğu kaza sonucu hasara uğradığını belirterek, 9.131.00 TL hasar bedeli ve 2.000.00 TL değer kaybından, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, 3.000.00 TL’nın, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin kaza ile ilgisinin bulunmadığını, kusuru ve tazminat miktarını kabul etmediklerini bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporuna ve tarafların kusur durumuna göre, taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile, 3.000.00 TL’nın, 24.07.2004 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece benimsenen 30.09.2006 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, davalı sürücü 5/8 oranında, davacı sürücüsü 3/8 oranında kusurlu olarak belirlenmiştir. Yargılama sırasında alınan 02.05.2006 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ise, I.Halde; davacı sürücüsü %100 oranında kusurlu, davalı sürücü kusursuz, II.Halde; sürücülerin %50’şer oranında kusurlu oldukları belirtilmiştir. Davacı vekili 26.07.2006 tarihli celsede, sürücülere %50 oranında kusur verilmesine ilişkin değerlendirmeye itibar edilmesini talep etmiştir. Davacı taraf, %50 kusur oranı ile bağlıdır.
Bu durumda mahkemece, 19.06.2009 tarihli tazminat bilirkişi raporunda, 6.338.60 TL hasar bedeli ve 300.00 TL değer kaybı olmak üzere toplam 6.638.60 TL zarar miktarı belirlenmiş ise de; davacı talebi tam kusura dayalı olarak 3.000.00 TL olup, %50 kusur oranına göre 1.500.00 TL’na hükmedilmesi gerekirken, talep aşılarak HUMK.’nun 74. maddesine aykırı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de, 3,000 TL olarak açılan dava değerinin araca yapılan masraf ve değer kaybı olarak ne miktar oldukları konusunda davacıdan bir açıklama almadan, alınan bilirkişi raporunda 6.338,60 TL. hasar ve 300 TL. değer kaybı zararı karşısında fazlaya ilişkin hak saklı tutulmakla mahkemece kabul edilen 3,000 TL.nin hangi kalem alacaklara ilişkin olduğunun da gerekçeli kararda açıklanmamış olması isabetli değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) dolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14.6.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

(Muhalif)
-KARŞI OY YAZISI-

Davacının, aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının tamamını değilde, şimdilik sadece belirli bir
kesimini dava edip, baki yerini davasının kapsamı dışında tutmasına kısmi dava denir. (Pek canıfen, H./Atalay,
0./Özekes, M,: Medeni Usul Hukuku 6.B., … 2007 ….297) kısmi dava hukukumuzda caizdir.Davanın en açık kanıtını, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 4.maddesinde yer alan ve kısmi davada görevin tayinine özel düzenleme öngören hüküm oluşturmaktadır. Kısmi dava, esas itibari ile, yargılama giderinden ve özellikle yargılama harçlarından tasarruf edilmesini sağlamak amacıyla ön görülmüş bir hukuki kurumdur. Davacı, özellikle davayı kazanacağından emin değilse, bu konuda bir belirsizlik içerisinde bulunuyorsa şimdilik ilerde netleşecek alacağının yanlızca belirli bir kesimi için dava açıp; daha az yargılama gideri ödemek suretiyle, davasında haklı olup olmadığını öğrenmeye çalışır; sözü edilen davayı kazanacak olursa, bu defa da güven içerisinde ve kendisinden daha emin bir biçimde alacağının kalan net kısmi için ikinci bir dava (veya ıslah) açma yoluna gider. O halde, kısmi dava, bu boyutu itibarı ile aynı zamanda, yargılama hukuki bütünü içinde, tarafların kullanabileceği stratejik öneme sahip usuli araçlardan birisi konumundadır. Başka bir anlatımla davacı burada dava öncesi belirsizlik içerisinde olup yargılama sırasında belirlenecek net alacağından şimdilik bir kısmını istemektedir ki bu durum karşısında yargılamada belirlenen kusurun ayrıca istenen miktara uygulanması mümkün değildir. Bu şekilde bir uygulama kısmi dava ile bağdaşmaz. Bu nedenle, usul ve yasaya uygun kararın onanması düşüncesinde olmam nedeniyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.