YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/5729
KARAR NO : 2010/6238
KARAR TARİHİ : 01.07.2010
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı (üçüncü kişi) vekili, Konya 9. İcra Müdürlüğü’nün 2007/10365 Esas sayılı dosyasında yapılan 06.11.2007 günlü hacze konu menkullerin davacıya ait faturalı mallar olduğunu, borçlularla ilgisinin bulunmadığını, üçüncü kişinin bu adreste 01.07.2006’dan itibaren tek başına mali müşavir olarak çalıştığını, … ’ün kardeşi olması nedeni ile ziyaret için geldiği sırada yapılan hacizde hazır görüldüğünü belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı (alacaklı) vekili, haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği yerde, borçluların huzurunda yapıldığını,üçüncü kişi ile borçluların aynı adreste faal oldukları yönünde çok sayıda belge bulunduğunu, borca itirazın kaldırılması için açılan davanın derdest olduğunu,bu dosyadaki borçlu tebligatının bile davacı tarafından alındığını, dava konusu haczin ihtiyati haciz kararı uyarınca uygulandığını,sunulan faturaların mahcuzlara uygun olmadığını belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere göre; “haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği yerde yapıldığı, aynı adresin borçlu tarafından bir çok resmi kuruma bildirildiği, hatta davacının burada borçlu adına tebligat aldığı, buna göre üçüncü kişi ile borçlunun birlikte faal olduğu,istihkak iddiasının reddi gerektiği, öte yandan takibin durdurulması kararı verildiğinden tazminat talebinin kabulü gerektiği” gerekçesi ile davanın reddine, dava değeri olan 7.350,00 TL’nin %40’ı oranında tazminatın davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.
Davacı, borçlu şirketin kurucu ortaklarından olmakla birlikte, takip ve borç tarihinden çok önce 1999’da şirketten ayrıldığı ticaret sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Ödeme emri tebligatı haciz mahallinde yapılmakla birlikte,iki borçluya yapılan tebligatın da usulsüz olduğu, borçluların adresinin tebligat adresi olmadığı yönünde verilip,temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiş Mahkeme kararı bulunmaktadır.
Dava konusu haczin yapıldığı yer ise, davacının 01.07.2006’dan itibaren kullandığı muhasebe bürosudur ve borçlu şirketin ticaret sicilde kayıtlı olan adresi de aynı yerde bir başka iş yeridir.Haciz sırasında borçlunun gidilen adreste ticari faaliyetini sürdürdüğü yönünde bir tespit yapılmamıştır. Bu durumda, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesi üçüncü kişi yararına olup,ispat yükü altında bulunan alacaklının sunduğu belgeler karinenin aksini yani mahcuzların borçluya ait olduğunu kanıtlamaya elverişli değildir.
Davacı, (borçlu) … ’ün kardeşidir ve diğer borçlu şirketin de muhasebe işlerini yürütmektedir.Bu nedenle haczin yapıldığı yerde borçlu şirket ya da ortakları adına bir kısım idari ya da adli tebligatın alınması, aynı şekilde borçluların da bu adresi zaman zaman adli ya da idari işlemler için kullanması, burada ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü göstermek bakımından yeterli değildir.
Davanın kabulü yerine, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı biçimde reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı (üçüncü kişi) … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin halinde temyiz eden davacı 3.kişiye geri verilmesine 01.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.