Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2010/4385 E. 2010/8404 K. 18.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4385
KARAR NO : 2010/8404
KARAR TARİHİ : 18.10.2010

MAHKEMESİ :… Asliye 1. Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait ve davalıya kasko sigortası ile sigortalı aracının, bir başka araçla çarpışması sonucu hasarlandığını, ancak başvuruya rağmen davalı sigortaca hasar bedelinin ödenmediğini iler sürerek, 7.000,00 TL hasar bedelinin yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kazanın iddia edildiği gibi olmadığını, sürücünün kim olduğu, ehliyetinin bulunup bulunmadığının ve alkollü olup olmadığının belirlenemediğini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre, kaza tespit tutanağında adı yazılı sürücünün sürücü belgesinin olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz etmiştir.
1-Dava, kasko sigortasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Kaza tespit tutanağında araç sürücünün … isimli şahıs olduğu belirtilmiş, davacı dilekçelerinde ise araç sürücüsünün … olduğunu, kazaya ilişkin trafik cezasının ödendiğini bildirmiştir. Dosya içerisinden ve tanık ifadelerinden aracın … … tarafından kullanıldığı anlaşılmış olup, mahkemenin de kabulündedir.
Mahkeme gerekçeli kararında, “ kaza tespit tutanağında araç sürücüsü olarak adı geçen … ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmış” olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; araç sürücüsü … ehliyetinin bulunup bulunmadığı, alkollü olup olmadığı konularında bir araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli değildir.
2-Sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir. Tarafların ve özellikle sigorta ettiren sigortalının bu yükümlülüğü gerçeğe uygun bir şekilde yerine getirebilecek ve koşulların oluşması halinde mal sigortalarında sigorta ettirenin yerine TTT’nın 1301.maddesi hükmüne dayalı olarak geçecek ve sigortalısına ödediği tazminatı zarar sorumlusundan geri alabilecektir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen kasko sigortası genel şartlarının A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötüniyet ve müziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, TTK. 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının B.1.5 maddesi ve TTK. 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.
Somut olayda, rizikonun varlığını davacı ispatlamış olup, uyuşmazlık; gerçek sürücü … alkollü olup olmadığı, sürücü belgesinin bulunup bulunmadığı ve ispat yükünün kime ait olduğu yönlerinde toplanmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahkemenin kabulünün aksine, sürücünün ehliyetsiz veya münhasıran alkolün etkisi altında kaza yaptığının ispat yükünün, davalı sigortacı üzerinde olduğu gözetilmelidir. (HGK’nın 10.12.1997 gün 1997/11-772-1043, HGK’nın 16.12.1998 gün 1198/11-872-905 sayılı kararları)
Bu durumda mahkemece, ispat yükünün davalı sigortada olduğu gözetilerek, anılan kişinin adresinin araştırılması, kendisinden alınacak bilgilere göre sürücü belgesinin olup olmadığı ve alkkollü bulunup bulunmadığı konularında deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 18.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.