Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2010/374 E. 2010/4304 K. 06.05.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/374
KARAR NO : 2010/4304
KARAR TARİHİ : 06.05.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortalı … plakalı aracın, davalılardan …’ın maliki, …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karıştığı trafik kazası sonucu hasarlandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere sigortalıya ödenen 7.117,00 TL tazminatın 26.05.2007 ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin kazadan önce harici satış sözleşmesi ile aracını satıp, teslim ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … cevap vermemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davalı …’in aracının zilyetliğini harici satışla devrettiği tanık anlatımları ve oto ön satış sözleşmesinden anlaşılmakla, davalı … hakkındaki davanın reddine, davacı … yönünden ise davanın kısmen kabulüyle, 1.663,00 TL tazminatın 26.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte anılan davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere,özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2.Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesinde “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, aracın motorlu taşıtlar vergisi borcu bulunmadığına dair belgenin ibrazı halinde araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterlerce yapılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; Noterce yapılmış geçerli bir araç satış ve devir işlemi bulunmadığından ve harici satış geçersiz olduğundan, davalı …’ın aracın işleteni sıfatı ile sorumlu olduğu gözetilmeden, bu davalı yönünden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3.Davacı … şirketi, kasko sigortalı araçta meydana gelen hasarın tazmini için teselsül hükümlerine dayanarak davalılara karşı dava açmıştır. Davacı, kusurun % 100 oranında davalı araç sürücüsünde olduğunu ileri sürmüş ise de, amacı kendisinin hiçbir kusurunun olmadığını açıklamaktır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı sürücü …’ün %25, dava dışı kimliği meçhul sürücünün de %75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. 2918 sayılı KTK’nun 88. maddesinde, bir motorlu aracın katıldığı kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunların müteselsilen sorumlu tutulacağı belirtilmiştir. BK’nun 142. maddesinde ise, alacaklıya müteselsil borçlulardan tamamına veya birine dava açma hakkı tanınmıştır.
Somut olayda, davacı davayı açarken davalı olarak gösterdikleri yönünden teselsül hükümlerine dayanmıştır.Bir kısım kusurun, kimliği belirlenemeyen üçüncü bir kişide olduğu yargılama sırasında anlaşılmıştır. Olayda davalı ve dava dışı sürücüye kusur izafe edilmişse de, davacıya sigortalı aracın sürücüsü kazada tamamen kusursuz bulunduğundan, davalı ve dava dışı sürücünün kusur oranları birbirlerine karşı açılacak rücu davasında önem taşımakta olup, aralarındaki iç ilişkiyi ilgilendirmektedir. Bu durumda müteselsil sorumluluk hükümleri saklı kalmak kaydıyla davalı-
ların zararın tamamından sorumlu tutulmaları gerekirken, davalı sürücünün kusur oranına isabet eden kısımdan sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 06.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.