Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2010/3220 E. 2010/5499 K. 14.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3220
KARAR NO : 2010/5499
KARAR TARİHİ : 14.06.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacılar vekili, davalı tarafa Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı aracı kullanan dava dışı sürücünün kusurlu hareketi ile meydana gelen kazada desteklerinin öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak anne … için 19.000 TL., baba … için 1.000 TL. destekten yoksun kalma tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davacılar vekili ıslah ile maddi tazminat talebi miktarı toplamını bilirkişi raporu doğrultusunda baba yönünden 5.169,48 TL ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; Davacı …’nin 765 sayılı kanunun Mer-i olduğu dönemde 18/04/2003 tarihli Asliye Ceza mahkemesi duruşmasında şahsi haklarını saklı tutmadan sanıklar … ve … hakkında şikayetçi olmadığını belirtmesi sebebiyle her iki destek yönünden ayrı ayrı davanın reddine. Davacı …’in kazanın oluşumundaki bilirkişi raporuna göre %25 oranında kusurlu olup bu oranın ölenlerin kendisine olan destek oranı %25’in altında kalmaması karşısında Zehra yönünden, kendi kusur oranı bilirkişinin destek kaybı olmadığı yönündeki raporu karşısında Velat yönünden davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarda açıklanan madde hükümlerinden,Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan; aynı kanunun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının kapsamı dışında kalan hususlar sıralanmış olup, 92/a maddesinde, “işletenin; eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler” 92/b maddesinde ise, “işletenin, eşinin, usul ve füruunun, kendisini evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürülebilecekleri taleplerin” Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir. Keza, bu maddeye paralel olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının Genel Şartlarının A-3 maddesinde de, ZMSS kapsamı dışında kalan hususlar açıklamıştır.
Bu yasal düzenlemelere göre destek zararı; ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır. İşletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı açıkca Karayolları Trafik Kanununda düzenlenmediği gibi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında da, bu yolda bir sınırlamaya yer verilmemiştir.
Hal böyle olunca; işletenin ölümü nedeniyle onun desteğinden mahrum kalanların, trafik sigortacısından destek tazminatı talebinde bulunabilecekleri ilke olarak benimsenmelidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, işletenin (aynı zamanda sürücü olan) kendi kusurundan yararlanmaması gerektiğidir. Yansıma yolu ile zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendilerine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olabilmeleri hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Bu durumda, destek tazminatı talebinde bulunulması halinde, davalı zarar sorumlusunun ölenin de birlikte kusuru olduğunu ileri sürerek BK.nun 44/1 maddesi gereğince tazminatın kusur oranında indirilmesini talep etmesi mümkündür. Zira, destekten yoksun kalma zararının giderilmesi isteminde bulunulması halinde birlikte kusurun varlığı esasın itibariyle istemde bulunanın değil, ölenin davranışına göre belirlenir. Dairenin son uygulamaları da bu yöndedir.
Dava konusu olayda; davacı baba …’e ait aracı sürücü belgesi bulunmayan davacıların küçük oğlu … kullanırken yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucu araçta yolcu olan davacıların müşterek çocukları … ve …’ın öldüğü, sürücünün %75, yaşı küçük ve sürücü belgesi bulunmayan çocuğa araç kullandıran davacı babanın ise %25 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. O halde, yukarda açıklanan ilkeler ışığında; işleten ve dolayısıyla destek tazminatında bulunan davacı baba …’in kendi kusurundan yararlanması mümkün olamayacağından, davacı …’in talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatını üstlenmiş olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının sorumluluğu olmadığı nazara alınarak bu davacı için davanın reddine karar verilmiş bulunmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
2-Davacı vekilinin davacı anne yönünden olan temyizine gelince,
Davacı anne … ceza davasının 18.4.2003 tarihli celsesinde eşi olan sanık …’ten ve oğlu olan diğer sanık …’dan şikayetçi olmadığını beyan etmiş ise de, sanık … kusursuz bulunarak beraat etmiş, diğer sanık … ise tam kusurlu olarak cezalandırılmış, karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK nun 111. maddesi uyarınca, Hukuku amme davasının düşmesi cürümden zarar gören şahsın davadan vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada davacı hukuku şahsiyesini ayrıca muhafaza eylememiş ise artık hukuk mahkemesinde dahi dava edemez.Bu yasal düzenleme ışında ceza mahkemesindeki vazgeçmenin hukuk mahkemesindeki tazminat davasını etkilemesi, ancak iki şartın birlikte gerçekleşmesi ile mümkündür.Bunlardan ilki vazgeçme nedeni ile ceza davasının düşmüş olması, ikincisi ise kişisel hakların açıkça saklı tutulmamasıdır. Dava konusu somut olayda ceza davası şikayetten vazgeçme ile düşmemiştir. Bu durumda davacı anne yönünden araçta yolcu iken ölen çocuklarından dolayı bulunan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin olarak deliller usulünce toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin davacı … yönünden ileri sürdüğü temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin davacı … yönünden ileri sürdüğü temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 14.6.2010 günü oybirliği ile karar verildi.